ZOR SÜREÇ
Nedim ARSLAN
-
Dünya coğrafyasında 3 milyonun üzerinde insanın ölümüne neden olan ve hala ölümcül etkisini sürdüren korona virüs alınan kısıtlamalar ve kapanmalara rağmen etkisini sürdürmeye devam ediyor. İş dünyasında yüzlerce sektörü bitirme noktasına getiren, ekonomide büyük tahribatlar yaratan salgın hastalık bir çok gelenek ve göreneklerimizde de etkili oluyor. Salgın hastalık neticesinde dört bayramdır eski bayram heyecanlarının yaşanmadığı, büyük değerlerimiz olan yaşlılarımız ve kabristan mezarlıkları gibi bir çok gelenek ve göreneklerimiz ne yazık ki unutulmayla karşı karşıya. Birkaç ülke aşılamada büyük mesafeler kaydederken, kendilerini dünya devi görenler hala aşılamada ve salgının önüne geçebilecek adımlar atamadı.
Yaşanan hastalık sonucu dünya coğrafyasında hastalıktan hayatını kaybedenlerin sayıları yaşanan savaşlar sonucu bile kayıp vermemişti. Buna rağmen yaşanan kapanma ve kısıtlamalarda kurallara riayet edilmediğini, bazı insanların böyle bir hastalığın olduğuna inanmadıkları maske, mesafe ve kurallara uymadıklarına ne demeli? Büyük tahribatlar sonucu ekonomide ağır yaralar bırakan bu salgının ülkemiz ve bölgemizde de işsizler ordusuna yüzlerce ve binlerce kişinin katılımını sağladı. Kapanan yüzlerce işyerinde çalışan işyeri sahiplerinin yanı sıra binlerce çalışan da evlerine ekmek götüremez hale gelmiş durumda. Gittikçe daralan iş dünyası ile zor sürece girilen ekonominin daha da çekilmez bir hale girdiği aşikar. Her şeyin eskisi gibi olamayacağı besbelli.
ÇİFTÇİLER BEDEL Mİ ÖDÜYOR!
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve yöremizde yaşanan kuraklığı hepimiz görmekteyiz. Ülke genelinde barajlarda suların çekilmesi, göl ve akarsuların kuruduğu haberleri gelmekte. Son yağışlarla birlikte Türkiye'nin 6 bölgesinde yağışlar etkili olurken, ne yazık ki Güneydoğu Anadolu Bölgesine yağış düşmedi. Bunun üzerine yine haberlerde her gün kuraklık haberleri yayımlanmakta. Yöredeki bazı çiftçiler hemen hemen her gün sitemkar demeçleriyle gündeme gelmeye çalışıyor.
Çiftçiler, 'iflastayız' diyor. Peki şimdi biz soralım. Yıllardır bir avuç ekini fazla almak için binlerce dönüm arazide yaşayan milyonlarca canlıyı diri diri yakarken, toprağı verimsiz hale getirirken, bölge şehirlerimizde binlerce vatandaşı anız dumanı yüzünden evlerine hapsederken, böyle bir sonu hiç mi düşünmediniz? Tüm uyarılara rağmen Cuma namazlarında da hutbe konusu olan ve dinimiz gereği de günah olan anız nedeniyle canlıyı yakma uyarılarını hiçe sayarak bu vicdansızlıkta ısrarcı olmadınız mı? “Bir musibet bin nasihatten iyidir'' ata sözünden ders alarak önümüzdeki yıllarda anız yakarak, can yakmaktan ve beddua almaktan vazgeçmelisiniz.
Daha güzel günler dileğiyle…
