DENETİMSİZLİK, ADAMCILIK VE AĞIR DÜĞÜN MASRAFLARI
DENETİMSİZLİK, ADAMCILIK VE AĞIR DÜĞÜN MASRAFLARI

Nedim ARSLAN
-Ekonomik krizle birlikte ne yazık ki vatandaşlar çarşı-pazara gitmeye korkar hâle gelmiş durumda. Bu sıkıntı sadece emekli ve çalışan için değil, asgari ücretliden normal vatandaşa kadar herkes, yaşanan ağır şartlar altında gündemi daha da zorlu süreçlerle karşılamakta. Ard arda gelen zamların ardından çarşı ve pazara giden vatandaş, tüm ürünlerin fiyatını tane tane sormakta; çünkü tezgahlarda fiyat etiketi bulmak neredeyse imkânsız. Tabi denetim mekanizması olmayınca isteyen istediği ürünü istediği fiyata pazarlayabiliyor; nasılsa öyle bir mekanizma yok.
Bu memlekette bazı alışkanlıklar var ki, adeta kök salmış ve gelenek gibi sürüp gidiyor. İş hayatında, bürokraside, siyasette… Nerede olursak olalım, “adamcılık” dediğimiz o eski hastalık gölgesini üzerimizden çekmiyor. Birini sevmenin, bir gruba gönül vermenin elbette yeri vardır; bu insani bir durumdur. Ancak iş paylaşmaya, görev dağıtmaya ve meslektaşlarla ilişkilere gelince, teraziyi eğmek kimseye yakışmaz. Hele ki yönetici veya idareci, kamu kurumlarında, sivil toplum kuruluşlarında veya siyasi partilerde bu tür davranışlara şahit olmak, toplumsal adalete duyulan güveni zedeliyor. Evet, dediğimiz gibi, bu memlekette acayip ve bir o kadar da tuhaf şeyler yaşanmakta. “O bunun adamı, bu şunun adamı” gibi alabildiğine pozitif ayırımcılık!
Elbette bunu yapanlara karşı mesafe koymak gerekir. Bizim yaklaşımımız ise net: Bize bir adım yaklaşana beş adım atarız; ama geri duran kişiden on adım uzaklaşırız. Çünkü samimiyet, karşılıklılık ister. Kendini “bulunmaz Hint kumaşı” zannedenler, vakti geldiğinde aynaya bakacak. Zira zaman, en büyük hakemdir; insanları, makamları ve niyetleri bir bir ortaya çıkarır. Ne acıdır ki dedikodu, çekememezlik ve küçük hesaplar hâlâ bazı meslek gruplarının yakasını bırakmıyor; görünen o ki, uzun süre de bırakmayacak. Ama unutmamalı: Ömür dediğimiz kısa yolculukta insanı değerli kılan makamı değil, adaleti ve samimiyetidir.
EKONOMİK KRİZ VE DÜĞÜN MASRAFLARI
Memleketin bir başka yarası da son yıllarda derinleşen ekonomik kriz. Kapanan işletmeler, küçülen sektörler derken hayatın en özel anları bile bu daralmadan nasibini alıyor. Evlenmeye hazırlanan gençler ve çocuklarını evlendirmeyi düşünen aileler artık umut yerine yük taşıyor. Altın fiyatları, mobilya ve beyaz eşya derken düğün masrafları adeta ateşten gömlek hâline geldi. Eskiden düğün demek; isteme, nişan, kına ve düğün faslından ibaretti. Şimdi ise her biri ayrı bir törene, ayrı bir masrafa dönüştü.
Damadın evlenme teklifi, gösterişli istemeler, süslü nişanlar, kına geceleri… İş, aileler için altından kalkılması güç bir yük halini aldı. Oysa akrabalık, yükü ağırlaştırmak değil hafifletmek içindir; dayanışma, el ele verip hayatı kolaylaştırmak içindir. Ama bugün tam tersi yaşanıyor. Aileler birbirine destek olmak yerine adeta yarışa giriyor. Toplum olarak bir gerçeği kabullenmeliyiz. Gelenekler, hayatı kolaylaştırmak içindir. Eğer zorlaştırıyorsa, yeniden gözden geçirilmelidir. Çünkü gençlerimizin mutluluğu, gösterişe kurban edilemeyecek kadar değerlidir.
Güzel günler dileğiyle.