UTANMA VE GÜNAHLAR SIRADANLAŞTI
UTANMA VE GÜNAHLAR SIRADANLAŞTI

AZİZ ARSLAN
-Bazı konularda yazı yazmak, benim için ne kolay oluyor ve ne de mutluluk veriyor. Çünkü toplumun büyük resmini gördükçe üzüntü ve keder nöbetlerine giriyorum. Toplumun hali pür melali durumu tıpkı haram bataklıklarında balık avlanması gibi hüsrana dönüştüğünü gördükçe, aklıma insanların günahına ağlayan adam Bediüzzaman gelir.
Dolayısıyla, her görünenin bir de görünmeyen yüzü var. İyi göre bilmek için, "arka plan" gözlüğünü takmak lâzım... Tolstoy'un ifadesiyle; "Acı duyabiliyorsan canlısın, başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın"... Toplumda açıklık/saçıklık, haya, utanma ve günahların sıradanlaştığını gördükçe, Bediüzzaman'ı daha iyi anlayabiliyorum.
Kendi dertlerine ve günahına ağlamayanların yaşadığı bir dönemde, başkalarının dertleriyle dertlenebilmek için kimin neye gücü yetiyorsa o nispette bunu dile getirmeli.
Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte kabak çiçeği gibi açılan açılana... Renkli allı pullu, dar ve incecik elbiseciklerle haya elbisesini üzerinden atanlar; Çarşı, pazar ve sahil alanlarını "ET" vitrinlerine dönüştürmüş durumda. Bu alanlar da kalbi hastalıklı insanlar için doyumsuz bir seyir keyfi olsa da, hayâ ve edep ile göz kapaklarını kapatan her iman sahibi için "açılma ve saçılma" yaz mevsimi azaptan başka bir şey değildir.
Nitekim ülkemiz de; Narstsisçe hareket eden kadınlar var. Beğenilme arzusunu bir türlü yenemeyen ve özgürlük adı altında iffet bayrağını aşağı indirenlere, hele hele genç kızlara çok üzülüyorum. Ebeveynler neden bu çirkinliğe göz yumuyor? Onu da anlamış değilim! Tıpkı, şehirlerdeki çarpık kentleşme neyse kadınların bu hâli de o kadar çarpık. Göze iğreti ve abes geliyor. Çarşı pazar ve sahiller şen şakrak. Bazıları da iş icabı diye, eteğinin boyunu kısa tutuyor, gerdanını açıkta bırakıyor. Hanımefendiye sormazlar mı, bu neyin işi? diye... Bakımlı görünmek ayrı "bana bak olmak" ayrı! Yahut vücudum güneşte D vitamini almasın mı?... Şayet böyle bir düşünce varsa! Güneşten el ve yüzün aldıkları kâfi gelir. Bir şey ilaçsa, ilaç kadar alınmalı, fazlası zehirler.
Ha şu da unutulmamalıdır: Güneş ve nazar, deriyi bozar. Dolayısıyla; İffet ve tesettüre ihtiyaç var.
Kıymetli dostlar; Bediüzzaman Hazretlerinin dikkat çekici ve üzerinde düşünülmesi gereken bu ifadesini dikkatlerinize sunmak istiyorum.
Bediüzzaman şöyle buyuruyor:
"Çünkü, nuranî âlemlere giden yol kabirden geçer ve en büyük saadetler büyük ve acı felâketlerin neticesidir."
Ezcümle; Kabak çiçeği gibi açılan ve renkli, allı-pullu, dar ve incecik elbiseler giyinen ve mahremi olmayanlara beğenilme arzusunu taşıyanlar ve Allah'ın emirlerine karşı ırak olanlar nuranî âlemlere giden yol olan kabirden nasıl geçecekler?
Sevgili okurlarım...
Varın siz düşünün!!!
İnanın aklım almıyor.
İnanılacak gibi değil.
Dolayısıyla...
Her şeyde bir ölçü olmalı.
Selam ve dua ile.