EĞİTİM SİSTEMİ VE GENÇLERİMİZ
EĞİTİM SİSTEMİ VE GENÇLERİMİZ

AZİZ ARSLAN
-Okul öncesi eğitimde ebeveynlerin istek ve beklentileri doğrultusunda aldıkları hatalı kararlar neticesinde, ah keşkelerden sonra hayal kırıklığı ile birlikte çarpık eğitim sistemindeki olumsuzluklara değinmeden önce konumuzla alakalı yaşanmış ibretli bir hadiseyi dikkatlere sunmak istiyorum.
Hadise şöyle;
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından görevlendirilen kadın müfettiş, bir okulu teftiş etmek üzere yola çıkar ve okul yolunda aracı arızalanarak yolda kalır. Bir çocuk araca doğru yaklaşır ve yardıma ihtiyacının olup olmadığını sorar. Müfettiş araçtan anlar mısın? Çocuk: "Babam araç tamircisi" hafta sonları tamirhanede babama yardım ederim” diyerek karşılık verir. Çocuk: arabanın kaputunu açıp motora baktıktan sonra, müfettişten aracın alet çantasını ister. Motor aksamıyla birkaç dakika uğraştıktan sonra, müfettişe dönerek; Arabayı çalıştırın der. Bu olanlar karşısında şaşkınlık içerisinde olan müfettiş kontağı çevirmesiyle araba çalışır. Müfettiş: Teşekkür ettikten sonra çocuğa bu saatte neden okulda olmadığını sorar! Çocuğun cevabı: Efendim, bugün okulumuza bir müfettiş gelecekmiş. Öğretmenin dediğine göre ben sınıfın en tembel öğrencisi olduğum için bugün evde kalmam gerekiyormuş.
Kıymetli okurlarım!
Bu yaşanmış hadise örneğinde olduğu gibi; Maalesef ülkemizin çarpık eğitim sistemi içinde, yetenekli gençler harcanmaktadır. Ne yazık ki, her konuyu akademik başarıyla ölçen bir anlayış var. Varsa yoksa diploma!!! Oysa yetenek, sadece dersi kavrayıp ezberlemelerle ilgili değildir; zira teorik bilgiler, meseleyi tek başına çözmeye yetmez. Bunun bir de pratik uygulaması ve hayata yansıması olmalı, yani kabiliyet becerisinin ortaya çıkarılması gibi. Her çocuk ayrı bir yetenektir ve farklı farklı beceri ve kabiliyetleri vardır. Önemli olan bu cevherleri ''keşfetmek'' ve meslek alanlarına dahil edebilmek.
Hülâsa, ilginç bir detayda şöyle; Dünyada okuldan kaçma oranı en yüksek ülke %54 oranıyla Türkiye. Bu durumun nedeni Türkiye'de günlük eğitim ders süresi 9 saattir ve zorunlu eğitim süresi ise, 12 yıl. Avrupa ülkelerinde zorunlu eğitim uygulamalarını incelediğimizde; İlk göze çarpan Finlandiya eğitim sistemi gelmekte. Finlandiya eğitim sisteminde günlük eğitim süresi 4 saattir. Zorunlu eğitim ise 9 yıldır. Üniforma zorunluluğu yoktur. Öğrencilerin her ders için yüksek başarı gösterme gibi bir zorunluluğu yoktur. Öğrenciler, kendi ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda eğitim programlarını oluştururlar. Öğretmenler öğrencileri bilmedikleri ve ilgi duymadıkları bir konu hakkında fikir sahibi olmaya zorlamak yerine, öğrencilere kendi yeteneklerini keşfettirerek ilgi duydukları alanda kendilerini geliştirmeye teşvik ederler. Öğrencilere eğitim hayatlarının ilk 6 yılında kesinlikle not verilmez. Çocuklar okullarında 16 yaşına kadar herhangi bir sınavla karşılaşmazlar. Öğrencilerin başarıları veya gösterdikleri yetenekleri doğrultusunda o alanlara yönlendirilirler.
Dolayısıyla... Ülkemizde ise yıllarca uygulanan çarpık bir eğitim sistemiyle nice yetenekler kayboldu. Her öğrenciyi aynı kalıp içerisinde bir toptancı anlayışıyla eğitilmeye çalışıldı. Gelişmiş ülkelerde, meslek eğitimine son derece önem verilmektedir. Meslek eğitiminde %60 oranında iş dünyasında, endüstri ve sanayi sektöründe ciddi istihdam sağlanmakta ve ülke ekonomisini kalkındırmakta ve gayrisafi milli hasılaya büyük katkı sunmaktadırlar. Bizdeki durum ise tam tersi. Akademik eğitime önem verildiği için mesleğe yönlendirilmeyen 10, 12, 18 yaş arası öğrencilerin büyük çoğunluğu vasıfsız, niteliksiz ve yetersiz bir şekilde yetişmektedir. Dolayısıyla, katma değer üretme yerine, vakitlerini bilgisayar, cep telefonu, cafe, parklar ve avm'lerde geçirmekle birlikte, zararlı alışkanlıklarla cadde/sokaklarda gezinmektedirler. Bu durum böyle olunca da endüstri ve sanayi esnafı bağıra-çağıra çalışacak çırak ve eleman bulamıyoruz diye, şikayetlerini dile getiriyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığı, Meslek liselerinde iş bulma imkânı olmayan bölümleri kapatmalı, iş alanlarına göre yeni bölümler açılmalı. Ezber bölümler açıp ezber eğitim vermenin ve işsiz gençler ordusunu mezun etmenin hiç kimseye bir faydası ve yararı olmamakta. Meslek seçimi hayatta verilmesi gereken en önemli kararlardan biridir. Buda geniş tanımlı işsizliğin çözümüne ilişkin meslek edinme veya mesleğe yönelme ile işsizlik probleminin aşılabilmesi için günümüze de "ALTIN BİLEZİK" niteliğinde olan bu meslekler; Mobilya ustası, kaynak ustası, tesisat ustası, elektrik-elektronik tamir ustası, inşaat demir ustası, fayans ustası, inşaat kalıp ustası, motor ustası, kaporta ustası, ısı ve yalıtım ustası, inşaat boya ustası, fırıncı, berber ve aşçılık gibi daha bir çok sayamadığımız bu meslekler, Meslek liselerinde hayata geçirilmeli. Genel anlamda meslek edinme gibi bu alanlara ağırlık verilmesiyle birlikte meslek ve kariyer seçimi, belirleyici bir rol ve model olacaktır ve işsizliğin çözümüne ilişkin bir ilaç reçetesi olacaktır.
Bir diğer konuda;
Öğrenci velileri tarafından bana iletilen bir mağduriyeti; Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin dikkatine sunmak istiyorum.
Şöyle ki;
Sağlık Meslek lisesi hemşire yardımcılığı bölümünden mezun olanların; Üniversite veya Devlet hastanelerine atama veya işe yerleştirmeleri yapılmamakta! Bu bölümler mesleki olarak işe yerleştirmelerde tercih edilmiyorsa! Milli Eğitim Bakanlığı veya Sağlık Bakanlığı neden bu bölümleri açıyor. Böyle garabet olur mu? Hülâsa; hatalar zinciri devam etmekte? Şöyle ki, Sağlık Meslek lisesi hemşire yardımcılığı bölümü son iki döneminde sağlık dersleri ve staj eğitimi dışında okulda kültür derslerini görmemekteler. Hemşire yardımcılığı bölümü öğrencileri, Fen ve Anadolu liselerinde kültür derslerini gören öğrencilerle üniversite sınavlarında nasıl yarışabilirler? Bu uygulama büyük bir mağduriyet yaratmaktadır. Meslek lisesi hemşire yardımcılığı bölüm mezunlarının mağduriyetlerinin giderilmesi açısından, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığını sorumluluk bilinciyle göreve davet ederken; Milletvekillerimizin de dikkatine sunarak bu mağduriyeti umarım mecliste dile getirirler.