05 Ekim 2024 - Cumartesi

VAY İSTANBUL, NELERE KADİRSİN!

VAY İSTANBUL, NELERE KADİRSİN!

Yazar - AZİZ ARSLAN
Okuma Süresi: 6 dk.
AZİZ ARSLAN

AZİZ ARSLAN

-
Google News

Günlük hayatın koşuşturması çoğu yolda veya iş yerinde geçirebiliyoruz. Özellikle İstanbul gibi kalabalık ve kaotik bir şehirde misafir iseniz ve gününüz sınırlı ise zamanı verimli kullanmak adına iyi bir hesap uzmanı gibi hareket etmeniz gerekir. Çok kıymetli bir dostumun hafta sonu İstanbul'da kızının düğününe davetli olarak yola revan olduk. İstanbul'a gelmişken ve İstanbul’un eşsiz mekanlarına her ne kadar gidemezsem de üç günlük bu zamanı fırsata çevirmek adına, Ayasofya Cami ve dost, akraba ziyaretlerini yapmak düşüncesiyle, kısıtlı zamanı verimliliğe çevirmek adına, kalabalığın ve yoğun trafiğin içine girdim. Ben İstanbul’u böyle seviyorum. Yol biliyorsan ve biraz da kafayı çalıştırırsan, ne vakit yola çıkılır detaylarıyla hareket etsen hiç de zor değildir İstanbul...

Konakladığım yer olan Üsküdar'dan, Kadıköy'e ve oradan vapurla Eminönü'ye ve sonrası, Ayasofya Camisine geldim. Ayasofya’yı gezinirken telefonuma gelen tanımadığım bir numara, telefonumu açtım. Çok yıllar önce futbolculuk dönemimde takım arkadaşım... Birden durakladım. Bu arkadaşımın İstanbul'da yaşadığını biliyordum. Acaba beni Ayasofya camisi içinden mi gördü diye? veya tevafuk mu diye düşündüm...

Bana ilk ifadesi, neler yapıyorsun nerelerdesin...

Ben Ayasofya camisindeyim dedim.

Gerçekten mi dedi...

Evet dedim.

Kendisi de Laleli’de olduğunu ve bir esnafa konfeksiyon giyim kolisini bırakıp, hemen geliyorum dedi...

Kısa bir zaman sonra geldi. Selamlaştık ve sarıldık bir birimize, bana yakınlarda bildiğim bir mekan var, oturup hasret giderelim dedi. Tabi ki misafir ev sahibine uyar misali gittik oturduk.

Uzun zaman görmediğim ve ismini zikretmek istemediğim bu arkadaşıma baktım nede çok değiştiğini gözlemlerken...

Bana... Beni hiç görmemiş gibi bakıyorsun.

Bende esprili bir şekilde. Niye bakmak yasak mı? Seni, yiyecek değilim ya...

Bu arkadaşımın giyim ve kuşamı, vücudundaki dövme, boynundaki altın kolyesi dikkatimi çekti.!

Eeee, bırak bana bakmayı. Görüşmeyeli neler yapıyorsun anlat bakalım dedi...

Ne anlatayım, hâline bakıp tefekkür ediyorum. Bir insan bu kadar mı değişir.?

Bana... O kadar da değil, abartma ifadesi üzerine...

Ben mi abartıyorum? Sen kendini görmüyorsun galiba, ne hâle getirmişsin...

Bana... Sen de hemen bir kulp takıyorsun, yahu ne var benim halimde.!

Neyse iyi tamam dedim.

Bu arkadaşım. Eski günlerimizi anlatmaya başladı ve bir kış günüydü ve hava çok soğuktu. İdman sahasına çıkmadan önce buz gibi çeşme suyu ile abdest aldın ve Namaz kıldın. O günü hiç unutmadım ve senin o hareketinden çok imrenmiştim dedi...

Konu, Namazdan açılmışken, peki sen, Namaz kılıyor musun dedim. Bir mahcubiyetle kafasını öne eğerek kılmıyorum dedi.

Peki neden dedim...

Bilmiyorum çok niyet ettim. Ama bir türlü kılamıyorum.

Lâ havle velâ kuvvete illa billah. Bak kalkar giderim dedim. Bu cevap sana yakışıyor mu. Rahmetli annen ve babanı hatırlıyorum çok dindar insanlardı ve sende onların çocuğusun ve onlar seni bu şeklide görmüş olsalar, sana ne söylerlerdi acaba hiç düşündün mü?

Bir pişmanlık yüz ifadesinde görülüyordu. Peygamber Efendimizden, Namazla ilgili hassasiyetlerini bayağı anlatım ve uzun uzun dinledi.

Tamam dedi ve bu konuda beni ikna ettin. Namaza başlayacağım. Sen ne iyi bir arkadaşsın yaaa...

Namaza başlayacağım ifadesi beni çok mutlu etti. Yemeğimizi yedikten sonra, aracıyla beni Eminö'ye bıraktı ve işlerinin yoğunluğundan dolayı vedalaştık...

Kafama takacağım bir o mu kalmıştı? Diye düşündüm. Ama takıldı işte! Fazlada bir şey de yapamadım. Gider ayak benim aklımda birinci neden olarak asılı kaldı ve akşama kadar kılık, kiyafeti ve Namaz kılmayışı gözümün önüne geldi gitti.

Çok üzüldüm...

Hatta akşam namazından sonra, bütün dualarımı ona tahsis ettim. Bu mikro hareket bende makro etkisi yaptı.

Aklıma Rabbimizin şu âyeti geldi:

"Rablerine olan derin saygılarından dolayı sorumlu davrananlar... İşte bunlar iyiliklere koşup, bu uğurda yarışırlar."

(Mü'minûn Suresi Ayet 57 - 61)

Ben aciz,

Ben günahkâr,

Ben zavallı...

İçim içime sığmadı. Ve o arkadaşım için tekrar bir dua daha ettim...

Allahım! O arkadaşıma namazı nasip etmeyi ve günahlardan teker teker vaz geçmeyi, Senin hoş görmediğin günah kapısına kilit vurmayı nasip et.

Velhâsıl...

Bu duygu ve düşünceler... insana iman gözlüğü taktırıp, iyilik yapma konusunda hem güç veriyor. Hem de iyiliği kimin için yapmanız gerektiğine işaret ediyor.

Dolayısıyla, Rabbimin bu tevâfuk sürprizi beni çok mutlu etti...

Sevgili dostlar, Rabbim sizin karşınıza da hoş ve güzel tevâfuklar çıkarmasını diliyorum.

Selam ve dua ile.

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları