ÖLÜMÜ HATIRLAYAN VARMI?
ÖLÜMÜ HATIRLAYAN VARMI?
AZİZ ARSLAN
-Arapça’da mevt, vefât, helâk gibi kelimelerle ifade edilen ölüm hayâtın karşıtı olup sözlükte “hayatın sona ermesi” anlamına gelir. Genellikle “ruhun bedenden ayrılması suretiyle kişinin dünyadaki hayati faaliyetlerinin kesin olarak sona ermesiyle, geçici olan dünya hayatından sonsuz olan ahiret hayatına bir geçiştir ve insan hayatı, çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini kapsar. Ölüm kaçınılmaz bir gerçektir. Hangi dönemde, nerede ve nasıl karşı karşıya geleceğimiz bir meçhuldür.
Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle;
"Ey insan, düşün! Sen alâküllihal öleceksin."
Üzerinde yaşadığımız, bu gezegen nice insanları gördü. Kimi Peygamberdi, kimi Ebu Cehil’di. Kimi Ebu Bekir Sıddık idi, kimi Nemrut idi, kimi Firavundu... Ölüm onları da yakaladı. Evet, hepsi ölüp diğer aleme göç ettiler. Yüce Allah’ın mahlukat üzerine koyduğu, şaşmaz ve değişmez kanunu bu. Nitekim Allah (CC) Hazretleri Kur’an-ı Kerim’de:
“Her nefis ölümü tadacaktır ve sonra bize döndürüleceksiniz.”
(Ankebut Suresi Ayet - 29/57)
Hayat yolculuğunda ölüm gelmeden önce, Sünnet-i Seniyye dairesinde olmak. Ölüm sekerat anı dünyanın son ve ahiretin de ilk durağıdır. Bizden önceki en yakınlarımız yaşadılar. Biz de yaşayacağız. Elbette çetin ve zor bir haldir. Ölümün dili, ölenlerin halidir. Ölenler susarak, uzanarak, sessizleşerek ölümün işaretini vermektedir.
Ölümün gerçeğini Kutsal Kitabımız, Kur’an-ı Kerim bizlere şöyle bildiriliyor:
"O (Allah) ki ölümü ve hayatı yarattı."
(Mülk: Suresi Ayet -2.)
“Her canlı ölümü tadacaktır.”
(Âl-i İmrân Sûresi -Ayet 185.)
"Onların eceli geldiğinde bir saat gecikmez ve öne de geçmez."
(A'râf: Suresi Ayet-32.)
Aslında hayata anlam kazandıran ve onu sevimli kılan da ölümdür. Şu halde hayat kadar memat da ilahi bir nimet ve büyük bir lütuf. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri her konuda olduğu gibi, Ehli imanın ölüm konusunu ve izahını ortaya koymuştur ve başka bir ifadesinde ölüm için şunları söylüyor:
“Herkesi korkutan, en korkunç tevehhüm edilen ölümün yüzüne baktım. Nur-i Kur’an ile gördüm ki, ölümün peçesi gerçi karanlık, siyah, çirkin ise de, fakat mü’min için asıl siması nuranidir, güzeldir gördüm.” (Risale-i Nur / Lem’alar 519)
İmam Gazali şu ifadeyi buyuruyor:
Bir gün Hz. Cebrail, Hz. Nuḥ’a gelerek “Ey en uzun ömürlü peygamber, dünyayı nasıl buldun?” diye sormuş, Hz. Nuḥ “İki kapısı olan bir ev gibi! Birinden girdim, diğerinden çıktım.” cevabını vermiştir.
Hz. Nuh’un dünyaya bakışını anlatan bir diğer örnek, onun kamıştan ev yapmasıyla ilgilidir. Neden böyle yaptığını soranlara “ölecek kimse için bunun bile çok olduğunu söylemiştir.
Kur’an-ı Kerim şöyle bildiriyor:
Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir.”
(Muhammed Suresi Ayet- 47/36)
Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:
“Zevkleri bıçak gibi keseni -ölümü- çok hatırlayın!” (Tirmizî, Zühd 4.)
Ölüm bir insanlık gerçeğidir. Rabbimiz ehli imana ölümü tebessümle karşılamayı bizlere nasip etsin inşaAllah. (Amin).