BU YAZDIKLARIM İBRETLİK DEĞİL Mİ?
BU YAZDIKLARIM İBRETLİK DEĞİL Mİ?
AZİZ ARSLAN
-Hayat ne kadar olumlu ve olumsuz hızlı değişirse değişsin hiç değişmeyen gerçekler de var.
Ölüm, zaman, mekan vs. gibi...
Düşünmeden düşün? Çok ilginç bir cümle değil mi. Ez cümle; Yerlere ve göklere koyamadığımız onlarca mal, mülk ve birikimler, şan-şöhret, bilmem hangi marka giyim kuşamlar, lüks araçlar, lezzetli taâmlarla beslediğimiz nâzenin ve nâzende o bedenlerimize ölüm geldiğinde, yirmi dört saat bile bekletilmeden 80 cm eni, 2 metrelik uzunluk ve 1 metre derinliğe koyularak üstünü toprakla örtülerek, taki kıyamette kadar o mekanın misafiri oluruz...
Hayalen bir kabre girelim?!...
Efendim, ölmüşsün...
Sen?!!! Ciddî misin?!
Evet maalesef...
Yahu nerden çıktı bu ölüm, daha ne çok şeyler yapacaktım ama.?!... Meselâ namaza başlayacaktım, ramazanda oruç tutacaktım, yaşlanınca hacca bile gidecektim, hiç vermediğim zekâtlarımı ihtiyaç sahiplerine verecektim. İhmal ettiğim akraba, dost ve arkadaşlarımla helalleşecek ve gönüllerini alacaktım, birde günahlarım için tövbe eder, biraz hayır ve hasenatlar yapacaktım...
Bu ani ölüm bana göre değil.
Hiç iyi olmadı.!!!
Çat kapı ölmekte neyin nesi...
Ne oldu, sevgili mevta?!...
Hani aynalarda ki o çatlamaz duruşun!... Şah şalı yürüyüşlerin, sosyal medyada paylaşmaların ve doyamadığın takipçilerinden binlerce beğeni alırken şımarttığın o egon ve şatafatlı yaşamına alkış tutan ellere ne oluyor? Şimdi bak yakışıyor mu! onların kürek tutup acele acele üstüne toprak atmaları? Dur daha senin taziye yemeğini yiyecekler... Biricik arkadaşların, dostların, akrabaların ebedi istirahatgâhına uğurlarken, rahat uyu diye, dualarla ve gazetelerde boy boy taziye ilanlarına not düşecekler...
Ey mevt içinde bulunduğun o mekan karanlık, soğuk ve dar diyeceksin, sonra yaptığın hayırlar aklına gelecek ve şöyle diyeceksin!? Ben her kandil gecelerinde iki rekat namaz, tespih, üç ihlas ve bir fatiha okurdum... yaptığım hayırlara karşılık bana bir aydınlatma ışığı, yumuşak döşek ve yorgan versinler burası çok soğuk?! birde beni kabir azabından ve haşeratlardan da korusunlar diye feryadı figan edeceksin!...
Hâlâ, hâlâ şu mevt'in isteklerine bakar mısınız...
Mevt kardeş... İstersen Cennetin anahtarını da versinler.?!
Dünyada hiç ölmeyecekmiş gibi zevk-u sefayla yaşa gününü gün et, Allah'ın sana yüklemiş olduğu kulluk vazifeni yapma ve kabirim de, konforlu olsun...
Var mı beş kuruşa, beş köfte... mevt kardeş?
Ne dehşetli bir şey azıksız yola çıkmak, akıl kârı değil?!...
Allah muhafaza! Gerçekten çok zor bir durum...
İmam-ı Gazali ne güzel ifade buyurmuş:
"Atalarının dindarlığı ile kurtulacağını sananlar, babalarının yemesi ile doyacağını zannedenler gibidir."
Bu düşünce ve ifadelerime bakmayın, sözüm önce kendi nefsime...
Ben sadece ölümü ve ahireti hatırlattım.
İsteyen nefsini terbiye eder...
İstemeyen nefsini terbiyesiz eder...
Bediüzzaman Hazretlerinin bu ifadesini de dikkatlere sunmak tam yerinde olsa gerek:
"Dünyevi makamlar ve rütbeler; kabir kapısına kadardır."
Sevgili dostlar, ölüm bütün planları bozan ve randevuları iptal eden tek gerçektir...
Selam ve dua ile.