TORPİL HOŞ DEĞİL AMA HELAL!!!
TORPİL HOŞ DEĞİL AMA HELAL!!!

AZİZ ARSLAN
-Torpil hoş değil ama helal!" diyen. Diyanet İşleri Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi; İdris Bozkurt’un sosyal medya da ki; Bu açıklamasını okurken şahsen beni rahatsız ettiği gibi, bir çok işsiz gençleri de rahatsız ettiği inancındayım. Dolayısıyla, Sayın Bozkurt'un bu talihsiz açıklamasına ilişkin bir yazar ve bir vatandaş olarak kendisine buradan bir kaç kelam etmek istiyorum.
Torpil (adam kayırma) bir kişinin hak etmediği bir avantajı ya da imkanı, genellikle sosyal, siyasi veya ailevi bağlantılar yoluyla elde etmesi anlamına gelir. Bu tür bir eylem, özellikle kamu görevlileri arasında, kamuya açık pozisyonlar ya da kaynakların dağıtımında adaletin ve liyakatin dışına çıkılmasına neden olur. Torpil, kamusal ve özel alanda fırsat eşitliğini bozan bir eylem olarak görülür ve etik kurallara aykırı olduğu kadar, birçok durumda yasalar tarafından da cezalandırılabilecek bir davranıştır.
Şöyle ki;
Tarih bize tecrübelerle göstermiştir ki insanlığın huzur ve saadeti iki şeyin varlığı ve yokluğu ile kazanılmış veya kaybedilmiştir.
1- Emanetleri ehline vermek,
2- Adaletle hükmetmek.
Hülâsa; her iş, o işi yapan ve (sorumluluğunda) bir kimseye tevdi edilmiş bir emanettir. Allah Teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm'in meâlinde şöyle buyurmaktadır:
"Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor."
(Nisâ, Suresi Ayet- 4/58)
Kıymetli okurlarım!
Mütemadiyen her bir emanet sorumluluk gerektiren bir hususiyettir. İşler ehil kimselere değil de iltimas ve adam kayırmaya dayalı olarak liyakatsiz kişilere verildiğinde bu ya birtakım haksızlıkları ya da bazı yeni iltimasları, kayırmaları beraberinde getirecektir. Zira hak etmedikleri ve ehil olmadıkları hâlde bu işleri üstlenen kimseler işlerini düzgün yapamayacakları gibi, o işe ehil olan insanların mağdur olmasına sebebiyet verebilmektedirler ve kul hakkına girmektedirler. Bu davranışsal sorunlar karşısında çok dikkat çekici bu hadis-i şerif bizleri yöneten yöneticilerimize adeta bir mesaj niteliğindedir.
Hadis-i şerif şöyle :
Ebû Yahyâ Üseyd İbni Hudayr’dan -radıyallahu anh- rivâyet edildiğine göre Medinelilerden bir adam:
-Ey Allahın Resûlü, falan kişi gibi beni de vâli tayin etmez misiniz? dedi.
Hz.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, şu cevabı verir:
"Siz, benden sonra adam kayırma olayları göreceksiniz. Havuz başında bana kavuşuncaya kadar sabrediniz!" buyurdu.
(Buhârî, Müslim, İmâre 48, Fedâil 27,28)
Dolayısıyla, bazı mevki ve makamlar insana câzip gele bilmektedir. Bu tür meyillere ilişkin; Peygamber Efendimiz (sav)'den valilik isteyen Müslüman'a, kendisinden sonra adam kayırma olayları görüleceğini haber vermesi, böylesi isteklerle veya desteklerle bir yerlere gelen ehliyetsiz kimselerden olmamak lâzım geldiğini anlatmaktadır. Lâyık olmadığı mevki ve makamlar için aracı koymak ve torpile adam kayırma gibi bir takım usulsüzlüklere rıza göstermek, insanların hakkını gasp etmek söz konusu anlamına gelir. Bu da kul hakkı kapsamına girmektedir.
Mütemadiyen, hayatımızın her alanında bizlere örnek olan; Peygamber efendimizin yönetim işleyişinde herhangi bir göreve birini atayacağı zaman talepten ziyade liyakati gözetir ve o iş için en uygun kişiyi seçerdi. Kimseye iltimas göstermez, kimseyi kayırmazdı. Yakını dahi olsa bu prensipten asla vazgeçmezdi. Görevlendirmelerde insanların sosyal statülerine bakmazdı. Saygın bir aileye mensup olsa bile ehil olmayan kimseye görev vermez, sıradan bir aileye mensup olsa da görevi ehil olana verirdi.
Kıymetli dostlar!
Netice itibariyle; İslâm dini, adalet ilkesine aykırı olan, toplumsal huzuru bozan ve hak ihlâline sebebiyet veren iltimas ve adam kayırmayı yasaklamış, görevlendirmelerin adalet ve liyakat ilkesine göre yürütülmesini emretmiştir. Her konuda; Hak-Hukuk-Adalet karşısında, toplumun en fakiri ile en zengini, en itibar sahibi ile en aciz olanı arasında hiçbir fark gözetilmemeli. O hâlde kendi aleyhimize torpil ve kayırmacılık yapılmasını tasvip etmediğimiz gibi, bunun tersini de kabul etmemeliyiz. Dolayısıyla Allah Teâlâ'nın, kendi haklarından vazgeçebileceğini ancak kul hakkını affetmeyeceğini göz önünde bulundurarak yaptığımız her işten dolayı âhirette hesaba çekilebileceğimizi unutmamalıyız.
Ezcümle; Sayın İdris Bozkurt'un, ifade ettiklerime ilişkin bakış açısı değişir mi? Bilemem! Kendisine tavsiyem Kur'ân ve Sünnet dairesinde görüş bildirmesi tam yerinde bir karar olacaktır.