BİR EMEKLİNİN RÜYASINDA İKİ KAHVE, BİR ÇAY HESABI ?
BİR EMEKLİNİN RÜYASINDA İKİ KAHVE, BİR ÇAY HESABI ?
AZİZ ARSLAN
-Uzun yıllar devlet dairesinde hizmet etmiş, günü gelince emekliliğe ayrılmış bir arkadaşım vardı. Sakin bir yapısı olmakla birlikte, hiç kimsenin bir tavuğuna kış, kimsenin odununa yaş dememiş, kendini ilgilendirmeyen konulara asla karışmazdı.
Emekliliğinden sonra uzun bir zaman onu hiç görmedim. Bir arkadaşımla geçenlerde çarşıya doğru yürürken o emekli arkadaşımla yolda karşılaştım, tebessüm sarılmalar, hal hatırdan sonra hep birlikte bir cafey'e yönelip oturduk. Eski günlerden yaşadığımız ilginç olaylardan bahsettik, güldük, espri yaptık ve geçim sıkıntısından, hayat pahalılığından dem vurduk. Hani emekliyiz ya... Doya doya hasret giderip muhabbet ettik. Garsona işaret ettim. Garson geldi buyurun efendim, ne alırsınız. Bende, misafirlerime ne içersiniz, kahve, çay diye...
Emekli arkadaşım birden bir kahkaha attı, doğrusu şaşırdım ne oluyor diye. O'da farkına vardı ve bir mahcubiyetle özür diledi. Kahve, çay diye ifade ettin ya, Aziz kardeşim neden kahkaha attığımı size anlatmak istiyorum dedi. Emekli olduktan sonra Ankara'ya çocuğumun yanına gitmiştim. Rüyamda kaldığımız mahallenin bir parkında tanışıp arkadaşlık kurduğum iki emekli dostum olmuştu. Ankara'nın yabancısı olduğum için pek uzaklara gidemiyordum. Evden çıktığımda hep parkta oturuyor ve o iki arkadaşla muhabbet ediyorduk. Parkın ilerisinde gençlere hitap eden bir cafe vardı. Benimde canım bir kahve çekti ve o iki arkadaşıma size kahve ısmarlamak istiyorum dedim. Onlarda bu isteğimi kabul ettiler ve cafe'ye gittik oturduk. Bayan garson geldi ne alırsınız diye, bizde iki kahve, bir çay istedik. Kahve, çay geldi içtik. İnsan mutlu olduğunda zaman su gibi akar derler ya, zaman su gibi aktı, gitme vakti gelince kalktık ve hesabı ödemek üzere bayan garsona hesap lütfen dedim. Bayan garson hemen eline kâğıt kalem aldı, yazdı, hesap üç yüz elli lira bey amca dedi.
Neeee dedim...!?
Kızım üç yüz elli lira mı?
Biz sadece iki kahve bir çay içtik dedim.
Bayan garson; hesabınız üç yüz elli lira diye tekrardan ifade etti...
Şaşırdım! ne yapacağımı bilmedim.? Kızım siz ne diyorsunuz iki kahve bir çay nasıl üç yüz elli lira olur? diye sesimi yükseltim veryansın etmeye başladım. Bu arada cafe sahibi geldi. Bey amaca bir sıkıntımı var. Evet var dedim iki kahve, bir çay nasıl üç yüz elli lira olur? diye. Ben emekli bir insanım dışarıda kahve, çay içmeyeli bu nasıl bir fiyat? İşletme sahibi; Bey amca senin dünyada haberin yok, paramız pul oldu. Kira, gider maliyetleri, çalışanların ücretleri söz konusu ve bizlerde bu fiyatlarla ürünlerimizi satıyoruz diye belirtti. Adam kendince haklıydı, derdimi anlatmak için çırpındım, mekan sahibi oralı bile olmadı...
Pekiyi madem öyle, fatura verin dedim. Fatura veremeyiz, bizde fatura olmaz. Bende o zaman fiş veya bir kâğıda içtiklerimizin fiyatlarını yazın dedim. Tamam diyerek bir kâğıt fişi verdiler. Kâğıtta Kadir İnanır'ın üç filmi ve iki kahve bir çay yazmaktadır. Yahu kardeşim biz film filan izlemedik, sadece sohbet ettik, filmi görmedik bile diye itiraz etmeye çalıştım. Baktım ki; olacak gibi değil içimden benden zorla para alıyorlar diye bağırmak istedim. Kim dinleyecek? diye, bu parayı ödemesem rezil rüsva olacağım ve oflayıp puflamaya, terlemeye başladım ve gözlerim karardı. Birden gözlerimi açtım, bir baktım yataktayım, hızla doğruldum, derin derin nefes almaya çalıştım, oh be rüya imiş!’ diye... Üç yüz elli liradan kurtuldum... :)
Sevgili okurlarım, bu emekli arkadaşımın bu rüyasını harfi harfine dikkatli bir şekilde not alarak sizlerin dikkatlerinize sunarken inanın hem güldüm ve hem de üzüldüm. Çünkü ülkemizde hızla artan enflasyon oranlarının emekli maaşlarının reel değerini ciddi şekilde düşürdüğünü. Açlık sınırı emekli maaşını çoktan aşmış durumda ve en düşük emekli maaşının dahi açlık sınırının altında. Enflasyonun etkisiyle gıda, enerji ve barınma gibi temel ihtiyaçlara yapılan harcamalar hızla artarken, sabit gelirli ve emeklilerin yaşam standartları ciddi biçimde düştüğü ve alım gücünün, pahalılığın etkisi emekli insanların rüyalarına bile girmekte...
Dolayısıyla, emekli insanların bir mekanda oturup bir kahve, bir çay içemeyecek mi? Veya lokantada bir yemek yiyemeyecekler mi? Emekliler yılı olarak lanse edilen 2024 maalesef emeklilerin ekonomik olarak daha da zorlandığı bir yıl olmaya devam edecek gibi görünüyor. Bu durum, emeklilerin sadece geçimlerini sağlamakta değil, aynı zamanda insanca yaşama hakkını elde etmekte zorlandıklarını buradan ifade etmiş olayım...
Hükümet yetkilileri gerçek manada emekliler yılına yakışır düzenlemeleri bir an önce hayata geçirmeli, emeklilerin rahat bir nefes almalarına ilişkin söz verilen 8 Bin 77 liralık seyyanen zammını memur emeklisine bir an önce verilmelidir...
Özellikle, siyaset sahnesinde siyasi figür olarak öne çıkan ve siyasette iz bırakan gerek politika ve gerek ekonomi alanında insanların refah düzeyini yükselten ve alım gücünü kolaylaştıran yöneticiler halk nazarında hep sevilmişlerdir.
Kim sevmez ki...
Tıpkı merhum Turgut Özal ve Necmettin Erbakan gibi. Rahmetli olurlar, rahmetle anılırlar.
Bu düşüncelerime ilişkin haklı veya yanılıyor olabilirim.
Bilmiyorum!
Takdiri siz okurlarıma bırakıyorum...
Bugünün dünden, yarının bugünden hayırlı olması duasıyla...
Vesselâm.