ÇÖZÜM SÜRECİ BAHÇELİ VE KIBRIS
Çözüm süreci konusunda bir yıldır köşemde olumlu, olumsuz değerlendirme ya da yazı yazmadım. Ancak bu gün beliren bazı endişeler ve yorumlar üzerine bir yıl sonra gelinen sürecin bir numaralı kahramanı üzerinden kısa hatırlatma gereğini duydum.

M. Latif YILDIZ
-Malum Devlet Bahçelinin bir yıl önce 1 Ekim’de TBMM’sinde DEM ile el sıkışması ve “ terörsüz Türkiye” söylemi üzerinden AÇILIM ve BARIŞ Sözcüklerini dillendirmişti.
İtiraf edeyim ki şüphelerim vardı. Çok yönlü ülkeye, Kürd coğrafyasına ve Orta Doğu bölgesine büyük tahribat ve can kaybına yol açan ister Türk, ister ise Kürd sorunu deyin bu meselenin 100 yıllık bilinen eğilimdeki kişi ve siyasilerin yöntemi ile çözümün çok kolay olmayacağını biliyordum.
Yine de bir umudum zayıf bir ihtimal olsa da süreç ile ilgili görüşümü beyan etmek istemedim. Çünkü Umut veya ümit bir kimsenin kişisel yaşamındaki olay ve durumlarla ilgili olumlu sonuçlar çıkabileceği ihtimaline dair duygusal inanç olarak bilirim.
Kİ bu mesele bir kişinin değil Türkiye’de 87 milyon, Ortadoğu coğrafyasında İran 93, Irak 47, Suriye 25 dâhil edersek toplam 252 milyon insanı doğrudan. En direkt çok daha fazla insanı ilgilendiren hassas ve hayati konuya temkinli yaklaşmak yalnız gazetecilik duyarlılığı ile değil insani olarak dikkatli olmak görevdir diyerek sonuca yaklaştıkça gelişmeleri görmek istedim. Geçmişte 2005 yılında Sayın Erdoğan’ın Diyarbakır konuşması ile temeli atıldı. 2009 tarihinde “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” adı ile resmen başlatıldı. 2013 yılında İmralı görüşmeleri ve Dolmabahçe mutabakatı ile adım atıldı. Ne yazık ki Haziran 2015 seçimleri sonrası siyasi atmosfer değişince Temmuz 2015’de çatışmalar başlayarak süreç sona erdi.
Geçmişin verdiği endişe ve tecrübe ile 1 Ekim 2024 Sürecin nerede aksayacağını bekleyip durdum. Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim 2024 Salı günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 28. Dönem 3. Yasama Yılı açılış oturumunun ardından DEM Parti ile Meclis'te tokalaşma olayı 2. Süreci başlattı. Bahçeli 22 Ekim 2024 MHP meclis grup toplantısında silah bırakma çağrısı üzerine “Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, UMUT hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın." Dedi. ( Bilmeyenler için Umut hakkı; ömür boyu hapis cezasına çarptırılan hükümlülerin yasal şartlar oluştuğunda serbest bırakılma ihtimalini sağlayan bir hukuki düzenlemedir.)
Yine Bahçeli; " Tarih: 12 Mayıs 2025 Pazartesi Yer: Parti Merkezi ve Basın Açıklaması (Grup Toplantısı değil) PKK'nın silah bırakma çağrısı yaptığı dönemin ardından bir açıklamasında: "PKK'nın KURUCU ÖNDERİ Abdullah Öcalan'a teşekkür ediyorum" ifadesini kullandı. Tabii ifade, tartışmalara yol açtı o da ayrı bir konu.
İkinci açılımın üzerinden tam bir yıl geçtikten sonra DEM Parti'nin 7 Ekim 2025 Salı günkü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Grup Toplantısı'nda, Abdullah Öcalan lehine slogan atıldı. Slogan şu: "Biji Serok Apo" (Yaşasın Başkan/yani Önder Apo) Kimler Attı: toplantıya Diyarbakır'dan Ankara'ya "Umutla Özgürlüğe" adlı yürüyüşü gerçekleştiren ve Öcalan için "umut hakkı" talep eden kadın aktivistler.
Peki, slogana iktidar cenahında siyasi partiler ve yargı nezdinde kim ne tepki verdi:
Başta geçmişte “Umut hakkı” ve “ Önder” sözlerini söyleyen Devlet Bahçeli (MHP Genel Başkanı) Sloganların atıldığı günün akşamında ve sonrasında yapılan açıklamalarda, sert bir dille tepki gösterdi. 7 Ekim 2025'teki MHP Grup Toplantısı'nda dedi ki: "Meclis'in bu çatı altında egemenliğimize, birliğimize, istiklalimize kasteden bir caniye övgü sloganları atılacak yer değildir.” Ve “Türk milletinin sakin halinden korksunlar" gibi bir ifadesini de konuşmasının içinde yer verdi.
Peki, Bahçeli, grup toplantısında yaptığı konuşmada başka ne dedi: "TBMM çatısı altında taşkın sloganlara asla yer ve gerek yoktur. Pazarlık içinde değiliz. Al-ver sürecine tamamıyla kapalıyız. Türkiye'nin egemenlik hukukunu, Cumhuriyet'in kurucu ve kuruluş felsefesini zayıflatacak hiçbir yanlışın içinde Cumhur İttifakı olarak yer almayız, alamayız, almayacağız!" DEM Parti'nin süreçle ilgili beklentilerine kapıyı kapatan net bir duruş sergileyince 2024 yıl 1 Ekiminde başlayan sürecin 7 Elim 2025 te gerçekçi, hak, adalet, eşitlik anlamında sürecin başlatılmadığı daha fazla nasıl anlatabilirdi.
AK PARTİ Hükümet Yetkilisi İçişleri Bakan Yardımcısı Bülent Turan (Özetle): Bu tür hadsizliklerin ve saçmalıkların, ülke birliği ve beraberliği için iyi niyetle başlatılan tarihi sürece (DEM Parti ile başlayan temaslara) zarar veriyor” dedi.
Bu arada Sloganların atıldığı günlerin hemen ardından, bu olayın yargıya taşındı ve 9 Ekim 2025 tarihinde, slogan atıldığı gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Bütün bunlar kime yönelik; Özellikle DEM Parti sıralarının süreçte başlattığı "diyalog ve çözüm" çağrıları ile meclis içindeki komisyon ve Meclis Başkanının Diyarbakır’da yaptığı Kürdçe şiir ile tam bir tezat gösteriyordu. Ancak bu gelişmelere rağmen DEM ve Kürd tarafı pürüzler çözümsüzlüğü büyütülmesine fırsat verilmeden süreçte bu tür yapay sorun çıkacağı varsayımı ile üstü örtüldü ya da BARIŞ için sineye çekildi.
Ancak Sayın Bahçelimin PKK, Kürd meselesi ve APO ile ilgisi olmayan KIBRIS seçimi konusunda beyanda bulunması sağlı, sollu; iktidar, muhalefet kesimini büyük bir endişe ve belirsizliğe sürükledi. Peki, neydi Bahçelimin Kıbrıs açıklaması:
"İstikbalin aydınlığı ancak onu hak edenlerin, hakikate noksansız bağlılığı olanların mücadelesiyle parlayacaktır. Kıbrıs Türk'tür, Türk'ün öz vatanıdır. Federasyon tekliflerinin geçerliliği yoktur. Kıbrıs milli davamızdır, bu davadan geri dönüş yoktur. KKTC saygı ve şükranla anılacak hizmetleri geçen Ersin Tatar bu demokratik yarışta geride kalmıştır. Ben kamuoyuyla görüşlerimi paylaştım. Çok az bir katılımla seçim gerçekleşmiştir. Seçim sonucu Seçim Kurulu tarafından açıklanmış olsa bile seçim sonuçlarının kabul edilemeyeceği ilan edilmeli, Türkiye Cumhuriyeti'ne katılma kararı alınmalıdır. Ecdadımızın alın teri, göz nuru, gönül suru, hatıra ve hafıza yurdudur. Bu haklı ve hakikatli davadan geri dönüş yoktur. 3 Ekim'de grup toplantımızda söylediğim gibi şartlar elverişli olursa 81 Düzce'den sonra 82'nin KKTC olması artık hayat memat konusudur. Mesele vatan; Mesela beka meselesidir. Mesele güvenlik meselesidir. Egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm kaçınılmazdır.”
Açıklama bu, sizce ne anlama geliyor?
İsterseniz bu sorunun cevabını ben vermeyeyim. 45 yıllık meslektaşım, dostum, arkadaşım Kocaeli gazetesinin sahibi ve başyazarı sayın M. Tanzer Ünal’ın 22 Ekimde yazdığı makaleden bir bölümü alayım.
Bakınız Sayın Ünal ne diyor?
“ Nasıl, müthiş değil mi?
Bahçeli, bir yıldır Türkiye’de yatıp kalkıp “barış” çağırısı yaparken, Kuzey Kıbrıs’ta Meclis’e “darbe” çağırısında bulunuyor.
Ne diyor?
“Seçim sonucu Seçim Kurulu tarafından açıklanmış olsa bile seçim sonuçlarının kabul edilemeyeceği ilan edilmeli, Türkiye Cumhuriyeti’ne katılma kararı alınmalıdır.”
İşte Bahçeli bu!
İşte Bahçeli’nin demokrasi anlayışı bu!
Kuzey Kıbrıs Meclisi’ne “Seçim, seçim sonucu hiç önemli değil, siz bu sonuçları tanımayın, gelin Türkiye’ye katılın” diyor.
Yani Kuzey Kıbrıs Türk halkının iradesini ve egemenlik hakkını yok kabul ediyor.
Şimdi düşünün, bu kafa, bir süredir Türkiye’de barışın ve terörsüz Türkiye’nin lokomotifi!
Bu barış çabası başarılı olabilir mi?”
Aynı soruyu ben de siz değerli okuyucularıma soruyorum:
“ Bu kafa yüz yıllık Kürd sorununu adil, eşit, özgür ve demokratik bir çizgide çözer mi?”
YANITINI SİZ VERİN.