ERBİL TUŞALP VE KÜRD GERÇEĞİ
M. Latif YILDIZ
-Elimde yıllar sonra Covit 19’un zorunlu ev hapsi nedeniyle Metin Sever’in Cem Yayın Evin’den 1992 yılında çıkan “Kürd Sorunu Aydınlarımız Ne Düşünüyor” kitabını okuyordum.
Asaf Savaş Akat, Taha Akyol, Çetin Altan, Melih Cevdet Anday, Mehmet Ali Aybar, Fikret Başkaya, Murat Belge, Mihri Belli, Halil Berktay, Ali Bulaç, Abdurrahman Dilipak, Aziz Nesin, Doğu Perinçek, Servet Tanilli, Can Yücel gibi 30’u o günün tanınmış (bazıların sonradan sözde aydın olduğu anlaşıldı) aydınlarına yönettiği sorulara aldığı cevapları içeren kitaptır.
Şu talihsizliğe bakınız ki, kitabın en son görüş sunanı Erbil Tuşalp. Ben de dün yani 5 Ağustos 2020 günü kitabın Tuşalp bölümüne gelince durdum. Kalemimi o bölüme koyup kapattım. (Bütün kitapları Kurşun kalem ile okurum. Gerekli gördüğüm, kendimce önemli bulduğum kelime, satır, paragrafların altını çizerim. Çoğu zaman da sayfanın sağ veya soluna da görüş, düşünce, tepki gibi yorumumu yazarım.)
Kitabı kapattıktan sonra akıllı telefonda göz attım. Acı bir vefat paylaşımı gelmişti. 1945 doğumlu, İnsan Hakları ve Demokrasi uğruna kitaplar yazan aydın, düşünür, bilge insan Erbil Tuşalp vefat etmişti.
Sözü uzatmadan rahmetli Tuşalp’ın 7 Ağustos 1991 tarihinde Metin Sever’in sorularından birine verdiği yanıt ile sizleri baş başa bırakıyorum:
“Kürt gerçeğine; Türkiye, Irak, İran, Suriye ve Sovyet Ermenistan’ı genelinde bakıldığında-bugünü etkileyen boyutlarıyla ‘neredeyse yüzyıllık bir süreçte, ulusal varlık savaşımı veren bir halkın acıklı öyküsünü’ düşünüyorum.
Bir köle halkı, köleleştirmek istenen bir halkı, dahası yok edilmek istenen bir halkı anımsıyorum. Beşikçi’nin deyişi ile Ortadoğu’da ‘sömürge bile olmayan’ 30 milyon insan geliyor aklıma.
Diliyle, kültürüyle, tarihiyle yok sayılan, dahası yok edilmek istenen bir halk aklıma geliyor. Bir de Kürt sözcüğünü her duyduğumda, Kürt gerçeği ile her karşılaştığında, Kürt olduğunu söylemekten utanan, Kürt olduğunu söylemekten korkan Kürtler geliyor aklıma. Onlara daha çok üzülüyorum, onlara daha çok acıyorum. Korkunun ne demek olduğunu biliyorum ama, korkudan kurtulmanın yolunun susmak olmadığını da biliyorum.
Sorunuza dönersek, Kürtlerin yaşadığı tüm öteki ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de Kürt ulusal gerçeğine temel insan hak ve özgürlükleri ‘genelinde’ baktığımı söyleyebilirim.
Türkiye özünde ‘Kürt gerçeği’ Türkiye’de yaşayan herkes gibi yaşam hakkı ile başlamakta, hak ve özgürlükler zincirinin tüm halkalarında somut karşılıklarını bulmaktadır.
Konuşulması ve tartışılması gereken şey ‘Kürdistan sorunudur’ ve bu biçimi ile sorun ‘bir Ortadoğu sorunu’ dur. Türkiye’de, Irak’ta, İran’da ve öteki ülkelerdeki halklar birlikte yaşadıkları Kürt halklarıyla ortaklaşa ‘kendi Kürt gerçeklerine’ ya ulaşacaklar ya da ulaşamayacaklardır. Önemli ve kalıcı bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Ve Türkiye’nin demokrasi sorunu ile iç içe bir gerçektir.”
Sana, Allah rahmet eylesin değerli aydın Erbil Tuşalp. Yakınlarının ve sevenlerinin başı sağ olsun. Bu halk bir çok aydın gibi senin de değerini bilemedi. Bilenler ise gidişinle yüreklerinde acı bir sızı hti. Kitapların, düşünce, görüş, insan hakları ve demokraside insanların kalbinde ebedi bir aydın olarak yaşayacaksın. Bundan hiç şüphem yok.