05 Ekim 2020 - Pazartesi

SALİH GÜNAYDIN HOCA (MELLE SALİH)

Yazar - M. Latif YILDIZ
Okuma Süresi: 9 dk.
M. Latif YILDIZ

M. Latif YILDIZ

-
Google News

          Geçtiğimiz Cumartesi (3 Ekim 2020) günü her sabah olduğu gibi Facebook, Twitter, sanal gazetelere neler olup bittiğini mesleki merak, hatta bir hastalık olarak bakarım.

            İlk dikkatimi çeken akrabam, yeğenim Salih Günaydın’ın vefat haberi oldu. İstem dışı bir durgunluk, hafif bir sarsıntı, karmaşık duygular, üzüntü ve en önemlisi söz konusu kişi ile geçirmiş olduğum anılar gözümde canlandı. Birkaç dakika böyle kaldım. Ve gözlerimden iki damla gözyaşı aktı. Oysa rahatsızlığını biliyor ve hazırlıklıydım. Ameliyatı sonrası her 15-20 günde bir arar konuşurdum. Vefatından önce de konuşmuş, şifalar dilemiştim.

            Salih Hoca benden 3 yaş büyük, ancak normal okul sürecinin yanı sıra medrese eğitimi aldığı için Batman’da ve Diyarbakır’da farklı okullarda okusak ta birlikte çok zamanımız geçti. Anne tarafından (Metkam Kumri’nin) oğlu olduğu için çocukluk, okul, gençlik ve dahi ergenlik, öğretmenlik gibi yaşamın her sürecinde aklım erdi ereli 70 yıldır bir akrabadan çok iyi bir dost, mükemmel bir arkadaş, dini konularda bilgisine başvurduğum kütüphanemdi.

            Vefat ettiği gün bin 100 km. uzakta olduğum için sanal âlemde üzüntümü ifade eden bir paragraflık bir paylaşım yaptım. Ancak bu değerli insanın ardında gazeteci, yazar, emekli öğretmen ve akrabası olarak iki satır yazmadan edemezdim.

            Kaybedilen kişinin akrabadan öte çok sayıda özellikleri olunca nereden başlayayım diyerek insan ister istemez düşünüyor. Salih Hoca ile geçen 70 yılda o kadar çok anım var ki; yazsam belki bir kitap oluşur. Onun Batman’ın ilk Java motosiklet sürücülüğünü mü, okuma ve dini konularda soruları ile saatlerce babam ile sohbetlerini mi; Diyarbakır’da okurken Cumartesi gün ve geceleri ağabeyi Cemil’in evinde geçirdiğimiz günleri mi yazayım.

            Dedim ya çok yönlü ve de fazlası ile hizmet aşkı olan bir kişilikti. Onun hizmet aşkını tanıyanlar çok iyi bilir. Ben de bin 100 km. uzakta Konya’da birlikte yaşayıp, dayısı olarak arzusunu yerine getirememe üzüntüsü yaşadığım bir anımızı aktaracağım. 

            Konya’da öğretmenlik, reklamcılığın yanı sıra ulusal (yaygın) gazetelerin temsilcisi ve de bölgesel gazetenin üst düzey yöneticiliğini yapıyorum. Yılını tam olarak hatırlamıyorum şayet yanılmıyorsam ki sanırım 24 Ağustos 1991 seçimleriydi. Ofiste bir yandan reklamları İstanbul’a göndermeye; diğer yandan siyasi ve diğer haberleri seçip son dakika olarak gazetelere yetiştirmeye çalışıyordum.

                                                                                  

            Böylesi sıkışık zamanlarda hiç kimse ile görüşme yapmaz, çok önemli olmadıkça asistanım benim rahatsız edilmeyeceğimi çok iyi biliyordu. Bunu bilen asistanım telefon açtı ve bir misafirimin olduğunu söyledi.

            Meşgul olduğum için “söyle 2-3 saat sonra gelsin” dedim. Kızcağız “ama yeğeniniz ve Batman’dan geldiğini söylüyor” dedi. Asistanıma çalışırken 3 konu dışında beni asla rahatsız etmemesini söylemiştim. 1. si, çok önemli bir haberin bilgisi gelirse, 2. si, reklam vermek için gelen bir müşteri olursa. 3. sü de Batman’dan arayan ya da gelen bir misafirim olduğunda hiç bekletmeden beni haberdar etmesini söylemiştim.

            Odamdan çıkıp, asistanın bulunduğu bölüme geçtim. Karşımda yeğenim Salih Hoca. Şaşırdım ve de merak ettim. Hal, hatır, çay kahve ikramından sonra geliş nedenini öğrendim. Batman Milletvekilliği için başvuruda bulunmuş.

            Ancak parti içinde bu gibi meseleleri bitiren tepe noktasındaki isimler rahmetli Necmettin Erbakan’dan sonra iki isim vardı. Partinin etkili ismi rahmetli Fehim Adak; diğer öne çıkan isim ise arka planda kalmasına rağmen Milli Görüş’ün tartışılmasız en kilit ismi yani her zaman son söz söyleyen Ali Güneri idi. (Ali Güneri bey hayatta.)

            Birileri benim Ali bey ile aramın çok iyi olduğunu yeğenim Salih Hoca’ya inandırmış “Bitirirse bu işi dayın bitirir” diyerek Konya ovasına yönlendirmişler. Doğruydu ilişkilerimiz son derece samimiydi. Ancak zamanın en etkili yaygın ve bölgesel gazetelerde söz sahibi biri olarak bizimle çok iyi ilişkiler içinde olmaları onların çıkarınaydı. Değilse görüş, düşünce ve de siyasi duruşlarımız çok farklıydı.

            Salih Hoca’ya bir başarı elde edemeyeceğime dair ne söylesem boştu. Ayrıca binlerce kilometre yol kat etmişti. Ali Bey’den randevu aldım. Yeğenim ile Zafer’deki işyerine gittik. Salon tıklım tıklımdı. 40-50 kişi onunla görüşmek için sıra bekliyordu. Sekreteri geldiğimizi Ali bey’e söylediğinde bizzat kendisi dışarı çıkıp bizi içeriye buyur etti.

            Çay, kahve faslından sonra Salih Hoca’yı tanıttım. Becerilerini, çalışkanlığını ve de yeteneğini, gelecek için neler vaat ettiğini sıraladıktan sonra Batman 1. sıra adayı yapılması için kendisine ricaya geldiğimi söyledim.

            Ali bey, beni ne kadar sevdiğini, beğendiğini, takdir ettiğini; güzel övgüleri peş peşe sıraladıktan sonra ilk cümlesi : “Ama o bölgeye Fehim Adak bey bakıyor. Onun ile bir görüşme yaptılar mı?” dedi. Tabii gazeteci, öğretmen, reklamcı olarak ne dediğini anladım.

           Sohbetimizin sonunda konuyu Fehim bey’e götüreceğini, ilk sıranın Salih Bey’e verilmesini sağlamak için elinden geleni yapacağı sözünü verdi. Dışarı çıktığımızda yeğenimin yüzünde güller açıyor, bu iş bitti diye seviniyor ve bana teşekkür ediyordu.

           Ancak ben o kadar rahat değildim. Ofise geldikten sonra yeğenimi karşıma alıp “Bu iş Fehim Adak’ta bitiyor. Ali bey’in bana methiyeleri seni yanıltmasın. Sen yine de işini Fehim bey ile görüşerek bitir” dediysem de Salih Hoca’yı ikna edemedim. “Yanılıyorsun dayı sana söz verdi. Gördüğüm kadarı ile seni seviyor ve sayıyor” dedi.

         Milletvekili adayları için son karar Ankara’da oluşturulan kurulda alınırdı. Kurul toplantıya girer girmez yeğenim tekrar Ali bey’i aramamı istedi. Toplantı halindeyken kurula asla telefon bağlanmazdı. Buna rağmen Erbakan Hoca’nın basın danışmanı Konya'dan gazeteci arkadaşım olunca kurula bağlanıp Ali bey’e yeğenim için ağırlığını koyup Fehim bey’i ikna etmesini ikinci kez rica ettim.

         Ne yazık ki etkili olamadım. Bu rahmetli ile yaşadığım uzun soluklu anımdı. Mahcup olmuş, yeğenimin dileğini yerine getirememiştim. Yine sanırım o yıl seçimleri 700-800 oy ile Refah Partisi Batman’da seçimi kaybetmiş vekil çıkartamamıştı. Yeğenim olduğu için değil, sanırım o gün rahmetli Salih Hoca’yı ilk sırada gösterselerdi bir milletvekili çıkartırlardı.

        Âlim, Seyda, Melle, Milli Eğitim Camiasında birçok önemli görevlerde bulunmuş öz kardeşim kadar değerli yeğenime tekrar Allah rahmet eylesin diyor; onu çok arayacağımı ve çok üzgün olduğumu ifade ediyorum. Ailesinin ve sevenlerinin başı tekrar sağ olsun.               

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları