ANNE
M. Latif YILDIZ
-Bugün hayatta olmama Allah’tan sonra sebebi varlığım, her evlat için son derece değerli olduğuna inandığım; kıymetli annem Emine Yıldız’ı 20 Ocak 2008 Cumartesi saat 17.30 kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadığım gündür. Bu yıl gibi soğuk bir Ocak ayında annemi kaybettim.
Kürtler için asimilasyon ve baskılara rağmen değişmeyen geleneksel yerleşik bir kültür var. Yasalara göre her ne kadar soyadları olsa da halen yaygın olarak lakapları ile anılırlar.
Köşe yazılarımda bazen dile getirdiğim gibi bize “Mala Mele (mollaoğulları)” derler. Annem soyundan olanlara da “Mala Osmen (Osmanoğulları)” olarak anılırlar. Ancak annem “Emin’a Mele ( Mollaoğulların Eminesi) yani babam gillerin lakabıyla çağırılır ve anılırdı.
Bunu şunun için yazıyorum. Gelin geldiği evde geleneksel “el kızı” söylemini kırarak ailenin önemli bir bireyi olmaya başarmıştı. Ailenin bir bireyi olmayı gönüllü kabul eden annem tatlı sert, otoriter; yöneten, güçten haz alan, ipin ucunu kaçırdığında denge için olayı akacağı mecraya bırakarak sonucu bekleyen; ancak doğru bildiğinden asla taviz vermeyen; dedelerinin “Mala Osmen” soyundan geldiğini ispatlayan biriydi.
İşte o anneyi 12 yıl önce bugün ki gibi 20 Ocak 2008 bir Cumartesi günü kaybettim. Babamı ise 10 Nisan 1980 de yitirmiştim.
Annemin, Babama karşı olan aşırı bağlılığı; babamın anneme olan aşkı ve sevgisi nedeniyle her hafta kesintisiz 1-2 sefer annemi telefonla arar, halını, hatırını, ihtiyacını sorardım. Çünkü Annemden bin kilometrelerce uzak Konya şehrinde yaşıyordum. Senede 1-2 sefer sılayı rahim (ziyaret) etsem de çok sık gidemiyor, yüz yüze görüşemiyordum. O da bizim evde Kürdçe benden başka konuşan olmayınca sıkılır bende 8-10 günden fazla kalmazdı.
İDAREYE LAWO (İDARE EDİYORUM OĞUL)
Annem anadili Kürdçeden başka bir dil konuşmazdı. Bu yaklaşımı bilmemesinden ya da öğrenmek istememesinden kaynaklanmıyordu. Kendi ana diliyle konuşmayı kutsal bir görev olarak bildiği ve de tabii ki ana diliyle konuşmaktan da son derece haz duyduğu içindi.
Annem Kürdçenin “Kurmanci” lehçesini öylesine nefis, öylesine arı, öylesine katıksız, öz Kürdçe kelimeler ile konuşurdu ki; bir yörük Türk’ü olan eşim başkaların Kürdçe konuşmalarını anlamadığını ama annemi çok iyi anladığını ifade ederdi.
Kürdçe bilmeyenlerin her söylediğini çok iyi anlar; ama cevapları hep Kürdçe verirdi. Hayatı boyunca çocukları, gelinleri, damatları, torunları; sözün özü kimle konuşursa konuşsun Kürdçe konuşurdu. Konuştuğu kişinin zorda kaldığı bazı kelimeleri Türkçe söyleyerek onun anlamasına yardım ederek rahatlatırdı.
Bu yüzden anneme bir başka sevgi ve saygı duydum/duyardım.
En azında çocuklarının ve sürekli ilişki içinde olduğu torunlarından bazılarının asimile çarkı içinde erimelerine engel oldu. Bu konuda en çarpıcı örnek oğlum Ömer’di. Bu konuda annemin çok kutsal bir görevi yerine getirdiğine inanarak 12. ölüm yıl dönümünde önünde saygıyla ve sevgiyle eğiliyorum.
Kürdçeden başka bir dil konuşmadığı için her aradığımda “çawayi daye” (nasılsın anne) dediğimde cevabı “idareye lawo” (idare ediyorum oğul. ‘idare kelimesi Türkçeyle aynı anlamdadır’ ) derdi. Vakta ki beyin kanaması sonucu kısmi felç geçirince yürüyememekten çok o fesih Kürdçesini konuşamaması onu kahrediyordu.
3 Ay yatak döşek günlerinde hafızasını hiç kaybetmediği için biz konuşur o dinler, bazen kafasını sallayarak söylediklerimizi tasdik ederek bizi anladığını ifade ederdi.
Hastahanede baş başa kaldığımız bir an “ anne hani babamın ölümünden sonra 28 yıldır her telefon ettiğimde ve nasılsın dediğimde ‘idareye lawo’ diyordun ya. Bak gördün mü o idare dediğin günler ne kadar önemli ve değerliydi” söylemime. “Evet” anlamında başını salladıktan sonra hafif tebessüm ederek gözlerinden boşalan iki damla göz yaşını sağ kaldıkça unutmayacağım annemle ilgili son anılarımdan biridir.
Bu yüzden gençlere önerim anne ve babaları henüz hayattayken; onların kendi kendilerine yetindikleri yani “idare” dönemlerinde kıymetini bilsinler. “Her canlı ölümü tadacak.( Al-i İmran 185.)” Ayetin anlamını unutmasınlar; bu dünya fanidir, sizin için çok önemli olanların değerini onlar sağken bilin çünkü bir gün sizde aynı dönemi yaşayacaksınız.
Tekrar Allah, anneme ve bu yazıyı sonuna kadar okuyan her kesin ölmüşlerine Allah rahmet eylesin.
(20 Ocak 2012 tarihli makalemin kısaltılmışıdır.)