BATMAN’IN İL OLMA HİKÂYESİ
BATMAN’IN İL OLMA HİKÂYESİ
M. Latif YILDIZ
-Batman’ın köyden il’e terfi tarihi itibarıyla benimle yaşıt olan yeni bir şehirdir.
Batman’ın bu gününü tayin eden “kara altın” adı verilen petrolün şehre 15 km. mesafede Meymune mıntıkasında 1940 yılında Raman-1 kuyusunda rastlanması, ekonomik petrolün 1948 tarihinde Raman-8 kuyusunda elde edilince İluh ( Elix) köyünün kaderi değişti.
İluh ( Elix) köyünün tarihi Sümerlere kadar gider. Şehrin en eski mahallesi olan İluh tepesi ( sere gir) 1952 yılında 25-30 hane iken rahmetli Babam Batman’a göç etti. Tamamı 3 katır sırtında dedem evimizi taşırken Demirbilek ( Meymuniye ) köyü mevkiinde kurulan ilk iptidai rafineriye işçi taşıyan (kırmızı Dodge) otomobil yaklaştıkça parlayan farıyla tanıştığım ve korkarak dedemin kucağına atladığım o geceyi unutmam mümkün değil.
İşte o İluh ( Elix) köyü 16 Mayıs 1990 tarih ve 3647 sayılı kanunla Beşiri, Kozluk, Sason, Hasankeyf ve Gercüş ilçeleri ile İl oldu. 1950 yılında nüfusu bin dolayında olan İluh (Elix) petrol ve rafineri sayesinde 1955 genel nüfus sayımında nüfusu 4713 olunca 2 Kasım 1955 yılında Belediye teşkilatı kuruldu. 1990 yılına kadar çok hızlı gelişen Batman, 16 Mayıs 1990 tarihinde Türkiye'nin 72. il’i oldu.
1957 yılında Site Atatürk İlkokulunda okula başladığımda nüfusu 6 bin, çalışan işçi sayısı 2 bine petrol sayesinde ulaşmıştı. 67 yıl sonra benim ile yaşıt olan şehrin nüfusu 2024 itibarı ile İl nüfusu 630 bin, merkez nüfusu 470 bine dayandı.
PEKİ, NASIL İL OLDU
Değerli okuyucular medya ve sanal âlemde Batman’ın il olmasıyla ilgili paylaşım, yazı ve yorumlar okuyunca il olmanın canlı şahidi ve de katkısı olan biri olarak henüz hayatta iken yaşadıklarımı ve duygularımı yazmam gerekiyordu.
16 Mayıs Batman'ın il oluşunun 34'üncü yıl dönümü. İl olarak 34, köyden şehirleşmesi 74 yaşında gözükse de 10 binlerce yıllık tarihi geçmişi var. Mezra, Köy, Nahiye olarak Siirt’in ilçesi Beşiri’ye bağlıydı. İlçe olduğu dönemlerde Siirt’e; gidiş ve gelişlerde çocukluk, öğrencilik, ilk gazeteci ve öğretmen olduğum yıllarda bizzat yaşananları bilen biriyim. Bağlı olduğumuz Siirt’i nüfus ve ticaret alanından tutun; eğitimden spora, nüfus, mahkeme, işçi alımı, bürokratik her alanda Siirt’e bağımlı konumdan dışarı çıkamıyorduk.
1989 yılında ANAVATAN Genel Başkan Yardımcısı Konya Milletvekili Mehmet Keçeciler ( bu günlerde ileri derecede rahatsız Allah şifa versin) bazı ilçelerin il olacağının haberini verdi. Doğup büyüdüğüm benim ile yaşıt halk arasında adı “doğunun Paris’ine” çıkan Batman, eşimin doğduğu ve memleketi olan Akşehir, Niğde Aksaray ve Konya Ereğli ilçelerinin isimlerini dostum Keçecilere Konya’lı gazeteci olarak il olması için önerdim.
Meclisten karar ve onay çıkmadan 7 gün önce Mehmet Keçeciler bana 4 teklifinden ikisinin kabul gördüğü haberini verdi. Biri Siirt Batman, diğeri de Niğde Aksaray ilçesinin il olacağını söyledi. Verilen haber üzerine Konya ve Batman’da yazdığım gazetelerde Meclis’te onaylanmadan müjdeyi vermek ile kalmadım o günlerde Konya temsilcisi olduğum Sabah gazetesinde de haber yaptım.
Peki, 34 yıl sonra bu konuyu neden yazdım. Bir atasözü var. Derler ki “yiğidi öldür amma hakkını ver.” Birincisi meslektaş ve arkadaşlarım yıllardır Batmanlı siyasileri ön plana çıkartmaları; bazı dostlarımın da paylaşımlarında bu çabamı çok iyi bildikleri halde yıllardır es geçmeleri yol açtı. İkincisi, yukarıda ifade ettim Konya’ya bağlı Akşehir ve de Ereğli ilçelerinin isimlerini de vermiştim. Ancak siyasi konjonktür ve oy kaybı nedeni ile kabul görmemişti. Aksaray ise il olmuştu.
Bu çabama karşı biz gazetecilerin beklediği tek bir şey var, manevi destek ve moral takviyesi en büyük maddi ve manevi gıdamızdır. Çabalarımı medyadan takip eden Aksaray, il kutlamalarını yaparken beni unutmamış, ağırlayarak plaketle onurlandırdılar. Aksaray ile hiçbir maddi, manevi bağım yok. Ancak Batman doğup büyüdüğüm, benim ile mezra, köy, nahiye, ilçe ve İl’e kadar adım adım gelişip büyüyen benim ile yaşıt bir şehir.
Batman Çağdaş gazetesine 32 yıl tek kuruş almadan (gazetecilik mesleğinden para kazanan biriydim) bin 100 km uzaktan haftanın 1, bazen 2 günü makale yazarak sorunlarını dile getiren bir gazeteciydim. İl olma şenliklerini düzenleyen komite de beni es geçmişti. “Mum dibine karanlık” diye bir makale yazınca Batman Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve makale yazdığım Çağdaş’ın sahipleri Arif ve Nedim Arslan kardeşler yazımdan sonra gelen ilk kutlamada Cemiyet olarak bir plaket ile ödüllendirip asli görevi olanların yerine onlar bu eksikliği ve kadirşinaslık göstererek giderdiler.
Değerli Batmanlılar ve sevgili okuyucularım. Geçen hafta Diyarbakır’da birçok dalda spor turnuvaları yapıldı. Üniversiteler arası voleybol kızlar müsabakasında Ankara Atılım ve Büyükşehir Voleybol takımlarının kaptanı ( Ki Sultanlar liginden gelme sporcudur) torunum Berfin’in arkadaşları Diyarbakır’da kaldıkları süre içinde gördükleri ilgi, ağırlama; çarşıda, pazarda esnafın ve Diyarbakır halkının gösterdiği sıcaklık ve yakınlık takdire şayan bir tutum ve davranıştı. Hatta takım arkadaşları torunuma “ dedenin memleketinin insanları ne kadar cana yakın ve güzel insanlar” diye duygularını dile getirmişler.
Evet, biz gerçekten sıcakkanlı ve misafirperver bir milletiz. Ancak çok önemli bir eksiğimiz var. Biz bize karşı aynı duyarlılığı göstermiyoruz. Yabancılara gösterdiğimiz güzel yaklaşım ve duyguları kendimizden olanlardan esirgiyoruz. Mum dibine karanlıktır. Kürdçe atalarımızın bir sözü ile bitirmek istemezdim. “Kevme Kewiz.” (Keklik soyluyuz.) Sağlık ve güzellikle kalın.
Değerli okuyucu ve dostlarım ödül meraklısı biri değilim. 55 yılda sayısız plaket, madalya, teşekkür, takdir aldım. Bizim bize olması gereken kadirşinaslığı ve destek vermeyi neden esirgediğimizi sorgulamayı kendi üzerimde örnek vererek kronik durumu ifade etmek istedim. Resimde ofisimin köşesinde yüzlerce plaket ve ödülden birkaçını paylaşmak istedim.