BAĞIRGAN KELİMELERİN SESSİZLİĞİNDE
BAĞIRGAN KELİMELERİN SESSİZLİĞİNDE
Yusra AYDIN
-'Sevgisini göstermek için en bağırgan kelimelerle konuşuyor şimdilerde insanlar, oysa sevgi muhtemel ki daha çok içinden konuşan insanları seviyor.'
Sevginin dili olsaydı neler söylerdi onu sahiplenen , sahiplenmek isteyen , ondan yoksun kalan insanlara ?
Şimdi ve geçmiş zaman kalıplarında sevgiyi farklı kılan neydi ? Değişen , sevgi değildi elbette ; onu ifade etme gücüne sahip insandı . Bizlerdik.
Yazarın 'bağırgan kelimeler' ifadesi , derine inince şimdilerde mevcut bulunan birçok duyguyla harmanlanmış kelimeleri özetliyor bizlere . Sevgi , saf mevcudiyetini yitirdiği için insanların başvurduğu yüksek sesler devreye giriyor ve bu da fark edilme arzusunu aktifleştiriyor .
Şimdilerde 'Samimiyetin' tam olarak ne ifade ettiğini anlayamıyor ve üzerine düşünemiyoruz . Vakit elimizden kaymasın diye hızlı hareket ettiğimiz her saniye , farkında olmadan dinginlik sağlayan her eylem ve duygudan yoksun bırakıyor bizleri. Düşünüp , üzerinde kafa yorduğumuzu sandığımız ayaküstü hâller , bizi esir alıyor zamanın bitmeyen döngüsünde.
Savruluyoruz saatler ilerledikçe , ilerlediğimizi düşünerek.
Oysa şimdilerin tıpkı eskiler gibi dinlenmeye ihtiyacı var. Anlaşılmaya , hissedilmeye.
Şimdiler ; tükenmek , tüketmek ve tüketilmek için birçok sebep bulup yanlış yolda heba ediyor varlığını yahut çabasız bir şekilde gömülüyor benliğine , yalnızlığıyla beraber.
Yanlışların cevaplarını düzeltebileceğimiz konforlu , gelişmiş bir çağda zorluk yaşamak ; rahatlığın vermiş olduğu bir gerçek olsa gerek .
Rahatlık dediğimiz durum , bazen en ağır yorgunluk bedenlerde . Bununla beraber zihinleri de yoran bu hâl , uçsuz bucaksız dehlizlerde irademizi özgür bıraksa da hareket anına geçtiğimiz vakit , bir kısıtlama sunuyor bizlere .
Sunulan her rahatlık , hissedilip göründüğü gibi değildir aslında . Dışarıdan yansıyan ile içe tezahür eden , her vakit farklıdır . Zor olanda bunu idrak edip ancak kabullenememektir.
Günün notu ;
İnsanın yönelebileceği her duygu , eşyalar gibi tükenebiliyormuş . Zaman ırmağında akış ilerlerken her akışta daha da olgunlaşıyor insan . Adımlar daha temkinli , kararlar ve hisler ise daha bir yerinde . Sonu olmayan tek hakikatin ise Yaratıcı olduğunu ve tüm sonsuz sıfatların ona ait olduğunu idrak ediyor yine , yeniden insan.
Ruh ve bedeni ağırlaştıran düşüncelerden sıyrılma vaktidir belki de.
Sevgiyi olduğu gibi anımsayıp çaba değil de özen göstermektir yahut.