MİKROP NEDİR?
MİKROP NEDİR?
AZİZ ARSLAN
-
İşe başladığım yıllardı, tahmini 32 yıl önce...
İşimiz gereği bakanlık personel hizmet içi seminerler düzenlerdi ve seminerin yapıldığı konferans salonuna erkenden gelerek ön sıralara yakın bir koltukta oturdum. Türkiye geneli hizmet içi seminere gelen meslektaşlarımla birlikte beklemeye başladık ve kısa bir süre sonra profesör bir hoca derse girdi, "Arkadaşlar bana bir mikrop tarifini yapar mısınız?" dedi. Bir çok meslektaşım birer birer cevap verdi ama hoca hiç birini doğru kabul etmedi.
Hocam o zaman siz bu mikrop tarifini yapın bilelim dedik...
Hoca oturduğu yerden ayağa kalktı ve;
"Mikrop, bulunmaması yerde bulunan şey veya kişidir!" diye bir tarif yaptı...
Kişi nasıl mikrop olur... nasıl yani?"
Hocam dedik.
"Çok basit arkadaşlar..." dedi,
Mikroplar hayvanlar ya da insanlar tarafından bulaştırılır. Bu nedenle de mikroplu hastalıklara bulaşıcı hastalık adı verilmiştir. Mikrobun asıl geçiş kaynağı taşıyıcılardır. Taşıyıcı, hastalığa yakalanmadığı halde mikrobu taşıyarak başkalarına bulaştıran kişidir.
Hoca sözlerine devam ederek;
Örneğin uçakta seyhat ettiğiniz esnada yanınızda oturan solunum yolu hastalığına yakalanmış biri kişi, bir anda üzerinize hapşırarak doğrudan temas ile saçılan damlacıklar yolluyla üstünüze mikrop bulaştırması gibi... İnsan çevresinde ve hayatının akışı içerisinde değer ve kıymet verildiği insanların olmadık bir anda size zarar verip can yakıyorsa o ilişki hasta öldürücü bir MİKROPTUR... Hocanın mikrop tarifi bu şekilde oldu.
Bu tanım ve ifadelerele hayatınızda insanların sizi tanıması, sizin kendinizi tanımanızdan geçer; Her insanın içinde kocaman bir dünyası vardır. Her insan bir hazinedir. Kendi hazinenizi bulun. Kendinizi tanımlayın. İnsanlara kendinizi anlatabilmenin en iyi yolu kendinizi anlamaktan geçer. Değer görmenin en iyi yolu kendi değerinizi bilmenizden geçer. Mükemmel olmak zorunda değilsiniz, eksikliklerinizle yanlışlarınızla bütünleşin ve eksikliklerinizi veya hatalarınızı ört bas etmeye çalışmayın. Kucaklayın ve kabul edin. Ancak bu şekilde eksikliklerinizi hatalarınızı tamamlar, yanlışlarınızı düzeltirsiniz. İnsandaki sorumluluk duygusu, hangi manevi düzeyde seyrederse etsin, doğasına, asli tabiatına
ihanet etmeksizin barışık olması gerekir.
Bediüzzaman Hazretleri ''iman insanı
insan eder, belki de insanı sultan eder.''
Bediüzzaman'ın dikkat çekici bu ifadesi insanı insan yapan kardeşlik ve dostluk duygularını hissetmesi, ancak ihlas ve akide şemsiyesi altında mümkündür. Akide ile içli dışlı olma sadakatin eksenini, güvenin esasını oluşturur. Efendimiz(sav) şöyle buyuruyor:
"Mahmu'l-kalb; Allah (c.c)'tan korkan, tertemiz kalptir. İçinde günah yoktur, zulüm yoktur. Kin yoktur ve hased yoktur."
Bir insan, Allah rızası için sever, Allah rızası için yapar, Allah rızası için konuşur veya susar...
Peygamber Efendimiz (sav), bir hadis-i şerifinde buyurur:
"Allah güzeldir, güzelliği sever."
İnsan ilişkilerinde ifrat ve tefritten yani aşırılıklardan uzak olmak ve vasat yani orta yolu tutmak gerekir. Dinimiz, aşırılıklardan uzak, orta yolda olmayı emretmektedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İfrat ve tefritten uzak durun.) (Buhari)
Bu açıdan kişinin kendi dünyasına bakan yönünü ifade eder. İnsanın kendisiyle ilişkisinde geçerli olan ahlaki ilke, esas itibariyle, insan bir şeye kızabilir. Bunun da ifratı ve tefriti vardır. Öfkenin aşırı olmasına saldırganlık denir. Saldırgan kimse, hiddetli olur, kendine ve başkasına zarar verir... Bir Hadis-i şerifte, (Öfkenin ifratı imanı bozar) buyuruldu. (Beyheki)
Kibir ifrat, aşırı tevazu (temellük, zillet) tefrittir. Tevazu ise vasattır. Onun için derler ki:
Alçakta olanı, sel alır gider,
Yükseğe çıkanı, yel alır gider.
Hadis-i şerif şöyle buyurmakta:
Kendine reva gördüğünü, sana reva görmeyenin arkadaşlığında hayır yoktur. (İ. Adiy)
İnsan yaptıklarıyla veya yaşadığıyla, değerlendirilir. Ya da değersizleşir.
Vesselam.
