ÇÖZÜM SÜRECİ, TOPLUMSAL BARIŞ VE TFF’NİN AMEDSPOR KARARI
ÇÖZÜM SÜRECİ, TOPLUMSAL BARIŞ VE TFF’NİN AMEDSPOR KARARI

METİN BANLI
metinbanli@hotmail.com -Sporun birleştirici gücü mü, ayrıştırıcı kararlara kurban mı?
Türkiye, “çözüm süreci” olarak bilinen ve toplumsal barışı tesis etmeyi hedefleyen önemli bir dönemin eşiğinde bulunuyor. Yüce Meclis çatısı altında oluşturulan komisyon, farklı toplumsal kesimlerden temsilcileri dinleyerek ortak akla dayalı bir yol haritası belirlemek için yoğun bir mesai yürütüyor. Bu çabalar, sadece siyasal alanda değil, toplumsal yaşamın tüm katmanlarında umut ve heyecan yaratıyor. Çünkü barış, yalnızca devletin politikalarıyla değil; sivil toplumun, kültürel hayatın ve sporun da dahil olduğu geniş bir zeminde kök salabilir.
Ne var ki, tam da bu olumlu atmosferin içinde spor alanından gelen bir gelişme, kamu vicdanında derin bir çelişki yarattı. Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF), Amedspor’un formasında sponsor reklamını taşımasına önce onay vermesi, ardından kararını geri alarak kulübe ceza kesmesi, sporun birleştirici ruhuna gölge düşürdü. Burada mesele yalnızca bir sponsorluk ilişkisi değil; mesele, futbolun toplumda üstlendiği barışa katkı sağlayıcı rolün zedelenmesidir.
Amedspor, yıllardır yalnızca sportif başarılarıyla değil; temsil ettiği toplumsal kimlik ve taşıdığı sembolik anlamla da gündemde. Kulübün adı etrafında şekillenen tartışmalar, futbolun sadece saha içinde değil, saha dışında da sosyolojik ve politik bir meseleye dönüştüğünü gösteriyor. TFF’nin aldığı bu karar, hem hukuki tutarlılık hem de kurumsal güven açısından ciddi soru işaretleri doğurdu. Bir federasyonun en temel görevi, kulüpler arasında adaletli, şeffaf ve tarafsız bir yönetim anlayışı tesis etmektir. Ancak bu olay, federasyonun kendi karar mekanizmasını bile istikrarlı biçimde yürütemediğini gözler önüne serdi.
Bir kulübe tanınan hakların bir diğerine tanınmaması ya da farklı ölçütlerin devreye sokulması, yalnızca spor hukuku açısından değil; aynı zamanda eşitlik ilkesi bakımından da sakıncalıdır. Nitekim FIFA ve UEFA’nın ilgili düzenlemeleri, sponsorluk anlaşmalarında kulüplerin eşit koşullarda değerlendirilmesini ve keyfî uygulamalardan uzak tutulmasını zorunlu kılar. Bu açıdan bakıldığında TFF’nin Amedspor’a yönelik yaptırımı, ulusal ve uluslararası hukuk standartları bağlamında eleştiriye fazlasıyla açıktır.
Bugün çözüm sürecine yönelik olumlu adımlar atılırken, spordan da aynı şekilde barışçıl ve birleştirici bir dil beklenmektedir. Spor, toplumsal barışın en güçlü araçlarından biridir. Tribünlerde yükselen dostluk tezahüratları, farklı kültürlerden gelen gençlerin aynı forma altında kenetlenmesi, toplumsal gerilimi azaltan en önemli unsurlardandır. Dolayısıyla TFF’nin aldığı bu kararı yeniden gözden geçirmesi, yalnızca Amedspor için değil; Türkiye’de futbolun geleceği ve barış dili açısından da kritik önem taşımaktadır.
Unutulmamalıdır ki federasyonların görevi, ayrımcılık yaratmak değil; sporun birleştirici gücünü pekiştirmektir. TFF’nin aldığı bu çelişkili kararın toplumda yarattığı olumsuz etkiyi dikkate alarak cezayı geri çekmesi, yalnızca bir kulüp için değil; tüm spor camiası ve toplum için ortak bir kazanım olacaktır. Böyle bir adım, hem futbolda adalet duygusunu güçlendirecek hem de çözüm sürecinde ihtiyaç duyulan güven ve kardeşlik iklimine katkı sunacaktır.