Ramazan Sohbetleri-2

EY BİZ MÜSLÜMANIZ DİYENLER; ALLAH’IN SÖZÜ MÜ, ÂLİMLERİN SÖZÜ MÜ-2
Ve kâlû bela günü huzurdan kovulan lanetli şeytan insanlar üzerindeki vadini yerine getirmiş oluyor.
34/SEBE-20: Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü'minleri oluşturan bir fırka (Allah'a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.
Bize düşen görev insanlara Allah’ın Kur’an ayetlerini anlatmak ve onları yalnız bırakmaktır. Kimseyi yargılama hakkımız yoktur. Yargılama yalnız yüce Allah’ındır.
13/RA'D-40: Ve şâyet onlara vaadettiğimizin bir kısmını sana göstersek veya seni vefat ettirsek de; artık senin üzerine düşen, sadece tebliğidir. Hesap, Bizim üzerimizedir.
Allahütealâ ayetlerin yerine âlimlerin sözlerini geçirenlerin Allah’ın ayetleri ile cihad ettiklerini bildiriyor.
6/EN'ÂM-33: Onların söylediklerinin mutlaka seni mahzun ettiğini biliyorduk. Fakat muhakkak ki; onlar seni yalanlamıyorlar. Lâkin zalimler, Allah'ın ayetleri ile cihad ediyorlar.
Peygamber Efendimiz (S.A.V), Allah'ın inkâr edenleri cezalandıracağını biliyor. O insanlara acıyor. Bir taraftan da kabul etmemelerinin onların cehenneme gitmelerine sebep olması O'nu hüzünlendiriyor. O, Allah'tan aldığı için her şeyden emindir. Ötekiler bilmedikleri için söylediklerini kabul etmiyorlar. Allah'ın ayetlerini yalanlıyorlar. Allahütealâ da O'nun üzülmesini istemiyor. Diyor ki: "Üzülme! Onların seninle ilgili bir konusu yok. Onlar senin söylediklerini yalanlamıyorlar, Bizim ayetlerimizi yalanlıyorlar. Onlara karşı savaş veriyorlar. Sen sadece onlarla Benim aramda olansın. Onlar Bana karşı savaş veriyorlar." diyor. Kim Allah'ın ayetlerini yalanlarsa Allah'a karşı savaş açandır.
Allah’ın ayetlerini kimse değiştiremez. Onlar ancak kendilerini aldatırlar.
6/EN'ÂM-34: Ve andolsun ki; senden önceki Resuller de yalanlandı. Fakat onlara yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları şeylere ve uğradıkları eziyetlere sabrettiler. Ve Allah'ın kelimelerini değiştirecek yoktur. Ve andolsun, gönderilmiş Resullerin haberlerinden (bir kısmı) sana geldi.
Allahütealâ, hangi kavme Resul göndermişse bütün kavimler Allah'ın kendilerine ard arda gönderdiği Resulleri yalanlamışlar, bir kısmını öldürmüşlerdir.
Allah dileseydi onları da hidayet üzerinde toplardı. Onlara uyup onlar gibi cahillerden olmamak ve onları kendi hallerine bırakmak gerekmektedir.
6/EN'ÂM-35: Onların yüz çevirmeleri, sana zor gelirse o zaman, gücün yeterse yerin dibine bir tünel açılmasını veya semaya bir merdiven kurulmasını iste. Böylece onlara bir ayet (mucize) getir. Allah dileseydi, elbette hepsini hidayet üzerinde toplardı. Artık sakın cahillerden olma!
Allah'ın sözlerini anlamayan birçok insan "Allahütealâ bir kısım insanların hidayete ermesini istiyor, onlar hidayete eriyorlar. Bir kısım insanların hidayete ermesini istemiyor, onlar da hidayete ermiyorlar." diye düşünecekler. Ama öyle değildir. Allahütealâ kişinin hidayete ermesi konusunda, onun iradesinin mutlaka devreye girmesini ister. Eğer Allah dilediğini hidayete lâyık olmadığı halde hidayete erdirseydi ve Allah dilediğini hidayete lâyık olduğu halde hidayete erdirmeseydi, Allah'ın El Adl ve El Hakk esmalarına ters düşerdi. Çünkü hak, haklınındır. Öyleyse hak, hak edenindir. Böyle bir dizaynda Allahütealâ ne "adalet" esmasını çiğneyebilir, ne "hak" esmasını çiğneyebilir. Adalet objektif, hak subjektif bir kavramdır.
Öyleyse kim cenneti hak ederse, Allah onu cennetine, kim cehennemi hak ederse cehennemine gönderir. Burada kişisel iradeyi Allahütealâ kesinlikle devreye sokar. İsteseydi gerçekten insanların iradelerine müracaat etmezdi, herkesi cennetine alırdı. Kendi iradesiyle insanları kullanırdı. Böylece hepsi hidayete ermiş olurdu.
Allah insanları ikiye ayırır. "Cehenneme girenler, cennete girenler." Ve ayıracı söylüyor, cennetin kapısını açan anahtarı veriyor: "Kim Bana ulaşmayı dilerse o mutlaka cennetime girer." Allahütealâ insanların iradesinden bir işaret bekler. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse bu kişi Allah'tan arka arkaya 12 tane ihsan alır. Allah onu mürşidine ulaştırır. Ulaşıp da tövbe ettiği zaman 7 tane de ni'met alır. Bundan sonra Allah'ın yardımıyla ruhunu Allah'a ulaştırır, teslim eder. Fizik vücudunu teslim eder, nefsini teslim eder ve neticede iradesini Allah'a teslim eder. Allah'ın yardımıyla, ama hak ettiği takdirde yardım gelir. Kişi kendi iradesiyle Allah'a ulaşmayı istemedikçe yardımlardan hiçbirisi o kişiye gelmez. O kişi muhakkak cehenneme gider.
Öyleyse "Allah dileseydi hepsini hidayet üzerine toplardı." sözünden Allahütealâ'nın muradı budur. İnsanlar, Allah'ın onları cennetine koymak istemesine rağmen, Allah'ın emrettiği şeyi gerçekleştirmiyorlar. Allah'a ulaşmayı dilemiyorlar. O zaman da Allah'ın cennetine girmelerini kendi elleriyle önlemektedirler. Ve böylece ne yazık ki; insanların çoğu (%90'dan fazlası) cehenneme gidecektir. Allahütealâ'nın kurduğu kesin bir kanun ve insanlığa çok büyük bir kolaylıktır. Allahütealâ herkesin kurtulmasını ister. İnsan Allahütealâ tarafından kâinatın en üst, en büyük yardımını alan mahlûkudur. Allah'a ulaşmayı dilemesi, Allah'ın cennetine girmesi için yeterlidir. Allah razı olsun.