DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ

Bir ülkenin medeniyet seviyesini ölçmek için devasa binalara veya ekonomik verilere bakmaya gerek yoktur; bir ilkokulun kantinine, mahalle parkının güvenliğine ya da bir çocuğun gözlerindeki ışıltıya bakmak yeterlidir.

Çocuk dediğimiz varlık, toplumun en savunmasız ama en dürüst aynasıdır.

O aynada gördüğümüz şey korku ve açlık ise utanmalı, güven ve neşe ise gurur duymalıyız.

Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü.

Bu tarih, takvimde bir günlüğüne parlayıp sönen sembolik bir kutlamadan öte, çocuklarımızı sevgi ve güvenle büyütme sorumluluğumuzu hatırladığımız bir vicdan muhasebesi günüdür. Onların huzurlu, güvenli ve sağlıklı büyümesi yalnızca ailelerin değil; devletin, toplumun, yerel yönetimlerin ve her bir bireyin ortak sorumluluğudur.

Geleceğin mimarı olan çocuklar, yetişkinlerin kurduğu sosyal yapının içinde filizlenirler.

Bu yüzden iyi bir birey olarak yetişebilmeleri, insan onuruna yakışan şartlarda yaşamalarına bağlıdır.

Sevgi gören, dinlenen, değer verilen çocuk; yarınlara umutla bakan güçlü bir insan olur.

Oysa haksızlığa uğrayan, hor görülen, sesi duyulmayan bir çocuk iç dünyasında derin izler taşır.

İşte bu nedenle her çocuğun yaşam hakkını, eğitim hakkını, güven içinde büyüme hakkını ve sağlıklı beslenme hakkını korumak hepimizin görevidir. Çocuk yoksulluğunun önlenmesi, çocuk işçiliğiyle mücadele edilmesi ve okullarda sağlıklı yemek imkânlarının sunulması bugün çok daha kritik hâle gelmiştir.

Okul kantinleri ve yemek programları, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimini doğrudan etkiler. Dengeli ve besleyici yemekler alabilen bir öğrenci, hem okul başarısını artırır hem de sağlıklı bir yaşam için temel kazanır.

Kantinlerin kalite ve hijyen standartlarının düzenli olarak denetlenmesi, öğrencilerin dengeli ve güvenli beslenmesini sağlamanın en etkili yoludur.

Bu nedenle devletin ve yerel yönetimlerin, okullarda sağlıklı ve düzenli beslenme programları sunması, kantinlerin denetimini sağlaması ve standartlara uygun yiyecek sunulmasını güvence altına alması, çocuk haklarını korumanın en somut yollarından biridir.

Veliler ve öğretmenler de kantinlerde sunulan yiyeceklerin kalitesini takip ederek çocukların haklarını savunmalıdır. Unutmayalım; bir çocuğun karnı açsa veya sağlıksız besleniyorsa, o çocuğun dikkatini, öğrenme isteğini ve geleceğe dair umutlarını kaybederiz.

Çocuklar kendilerine yapılan yanlışları ifade edemezler.

Haksızlığı tanımlayamaz, çoğu zaman korkudan dile getiremezler. Bu nedenle haksızlıkları ortadan kaldırma yükümlülüğü biz büyüklerin omzundadır.

Görmezden gelmek, susmak ya da geçiştirmek, çocukların kaderini karartır.

Çocuğu korumak insanlığın en temel vazifesidir.

Yerel yönetimlerin de bu konuda somut görevleri vardır. Mahallelerdeki parklar, setler ve oyun alanları modern ve güvenli olmalıdır.

Buraların düzenli bakımı yapılmalı, ışıklandırması sağlam olmalı ve güvenlik kameralarıyla desteklenmelidir.

Oyun alanları, çocukların sosyal gelişimi için güvenli sosyalleşme alanları hâline getirilmelidir.

Aileler çocuklarının güvenle oynayabilmesi için alanları takip etmeli ve yerel yönetimlerle iş birliği yapmalıdır.

Çünkü güvenli bir sokak, güvenli bir çocukluk demektir.

Peki çocuklara nasıl yaklaşmalıyız? Sevgi, sabır ve güvenle.

Çocuk bir şey anlatıyorsa onu dinleyeceğiz.

Anlatmakta zorlanıyorsa cesaret vereceğiz.

Bizden bir şey saklamamasını istiyorsak önce biz güven vereceğiz. Kendini güvende hisseden her çocuk hem sevincini hem sıkıntısını korkmadan paylaşır.

Toplumsal olarak hepimize düşen görevler nettir: Okullarda kantinleri düzenli denetlemek, çocuk oyun alanlarını güvence altına almak, aileleri bilinçlendirmek ve çocukların sesini duyurabilecekleri ortamlar oluşturmak hepimizin sorumluluğudur.

Unutmamak gerekir ki, sevgi ve güven içinde yetişen her çocuk, yarının ahlaklı, vicdanlı ve güçlü bireyidir.

Bu görevleri yerine getirdiğimizde, çocuklarımız sadece bugünü değil, geleceği de güvenle kucaklayacaktır.