Ramazan Sohbetleri-5
![](https://batmanpetrol.com/content/uploads/20170611_115518.jpg)
Bizler her konuda Allah’a muhtaç olan fakirler olduğumuz gibi sevginin de fakirleriyiz. Zengin olan Allah’tır. Sevginin zengini olan Allah’tan sevgiyi alabilmek için Allah’a ulaşmayı dileyip, mürşidimize tabi olarak nefis tezkiyesi ile amelüssalihat yaparak insanları sevmeli ve onları mutlu etmeye çalışmalıyız. Kalplerin arasını Allah birleştirir. Çünkü sevgi Allah’tan gelir.
35/FÂTIR-15: Yâ eyyuhen nâsu entumul fukarâu ilâllâhi, vallâhu huvel ganiyyul hamîd(hamîdu). Ey insanlar! Sizler, Allah'a muhtaç fakirlersiniz. Ve Allah ki, O; Gani'dir (zengin, ihtiyacı olmayan), Hamîd'dir (hamdedilen).
İnsanlar, hayvanlar, canlı, cansız bütün varlıklar Allah'a muhtaçtır. Her varlık, Allahütealâ tarafından var edilmiştir ve her açıdan O'na muhtaçtır. İnsanlar netice itibariyle sadece birer mahlûktur ve Allah'a her an bütün cephelerden muhtaçtırlar. Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.
47/MUHAMMED-38: Hâ entum hâulâi tud’avne li tunfikû fî sebîlillâh(sebîlillâhi), fe minkum men yebhal(yebhalu), ve men yebhal fe innemâ yebhalu an nefsih(nefsihî), vallâhul ganiyyu ve entumul fukarâu, ve in tetevellev yestebdil kavmen gayrekum summe lâ yekûnû emsâlekum. İşte siz böylesiniz. Allah yolunda infâk etmeye davet edilirsiniz, buna rağmen sizden bir kısmınız cimrilik yapar. Ve kim cimrilik yaparsa o taktirde sadece kendi nefsi için cimrilik yapar. Ve Allah Gani'dir (zengindir). Ve sizler fakirsiniz. Ve eğer siz (haktan) dönerseniz, (sizi) sizden başka bir kavimle değiştirir. Sonra onlar sizin gibi (cimri) olmazlar.
8/ENFÂL-63: Ve ellefe beyne kulûbihim, lev enfakte mâ fîl ardı cemîan mâ ellefte beyne kulûbihim ve lâkinnallâhe ellefe beynehum, innehu azîzun hakîm(hakîmun). Ve onların kalplerinin arasını (sevgiyle) birleştirdi. Eğer yeryüzündeki şeylerin hepsini infâk etseydin (verseydin), onların kalplerinin arasını birleştiremezdin. Ve lâkin Allah, onların arasını birleştirdi. Muhakkak ki O; Azîz'dir, Hakîm'dir.
Al-i İmran Suresinin 103. ayet-i kerimesiyle, bu ayet-i kerime arasında bir illiyet rabıtası söz konusudur. Her ikisinde de, sahâbenin kalplerini Allahütealâ'nın birleştirdiğini söylemektedir:
3/ÂLİ İMRÂN-103: Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne). Ve hepiniz, Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz. Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece O'nun (Allah'ın) nimeti ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan kurtardı. İşte Allah, ayetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.
Sahâbeye hitap ediyor Allahütealâ. Bütün sahâbe kanlı katildi, hepsi başka kabilelerden birilerini öldürmüşlerdi. Her kabilenin içinde mutlaka başka kabilelerin öldürdüğü ve başka kabilelerden ölenler vardı.
Sonuç ise kalplerin Allahütealâ tarafından birleştirilmesi, kardeşler olmak. Burada söz konusu olan şey üst seviye bir hidayettir. Ruhun Allah'a ulaşması, fizik vücudun Allah'a teslim olması, nefsin Allah'a teslim olması, iradenin teslimi hepsi hidayet ama hidayetlerin arasında büyük farklar var. Asıl hidayet hak takvanın sahibi olduğu noktada gerçekleşir. Allah ile olan dostluğunuzu en güzeline ulaştıracak olan bir vesileler zinciri olarak düşünün. Her ulaştığınız kademenin daha ötesi vardır. Bihakkın takva ile her şeyin sonuna ulaşılır. Burada son görüntü olan Allahütealâ'nın görülmesi mümkün olur.
Öyleyse her şeyin en güzel olduğu bir ortamda sahâbe yaşamış asırlarca önce. Ve sahâbe, bugünlere ve geleceğe ışık, ibret olmuşlar.
Allahütealâ bu ayette fırkalara ayrılmamaktan da bahsediyor. Sadece bir tek fırka kurtuluşa ulaşabilecek, geri kalan 72 fırka cehenneme gidecektir:
34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn(mûminîne). Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü'minleri oluşturan bir fırka (Allah'a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.
En'am-153'te mü'minlerin Sıratı Mustakîm üzerinde bulunanlar olduğunu görüyoruz:
6/EN'ÂM-153: Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne). Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Umulur ki böylece siz takva sahibi olursunuz.
Böylece Allahütealâ insanları hidayete erdirmiştir. Hidayet müessesesi teşekkül etmiştir.
Burada Allah'ın yoluna girmişken çıkmış olanlardan bahsediyor. Onların kurtuluş ayeti gibi olan Al-i İmran-103'te Allah onlara yolu göstermektedir.
Allah razı olsun.
![](https://batmanpetrol.com/content/uploads/reklamlar/2025/01/300x300-1737995258.jpg)