Ramazan Sohbetleri-4
Allah’ın yaşamamızı istediği hayat tarzı; herkesin birbirini karşılıksız sevdiği ve mutlu ettiği, hayatımızı nefsimizin ve şeytanın değil, ruhumuzun ve dolayısı ile Allah’ın emirlerinin ve nehiylerinin yani Kur’an ayetlerinin şekillendirdiği bir hayat tarzıdır.
Herkesin kavga ettiği, birbirlerinin kuyusunu kazdığı, hatalarını ve yanlışlarını araştırıp dedikodularını yaptığı, iftiralarla kötülediği, ezdiği, üzdüğü ve şeytanın emrinde bir nefsle yaşadığı bu günkü gibi bir hayat tarzı değil.
Bu ise Allah’ın nurlarının kalbimize girmesiyle, nefsimizi tezkiye ve tasfiye etmekle mümkündür.
Hiç kimse nefs tezkiyesi yapmadan huzura ve mutluluğa ulaşamaz ve bu Allah’ın üzerimize farz kıldığı bir vetiredir.
91/ŞEMS-9: Kad efleha men zekkâhâ. Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse felâha (kurtuluşa) ermiştir.
91/ŞEMS-10: Ve kad hâbe men dessâhâ. Ve kim, onun (nefsinin) kusurlarını örtmeye çalıştıysa (nefsini tezkiye etmemiş ise) hüsrana uğramıştır.
Allah’a ulaşmayı dilemeden ve mürşidimize tabi olmadan, Allah’ın nurlarının kalbimize girmesi ve nefsimizin kalbinin nurlarla temizlenmesi mümkün değildir. Hiç kimse beş şart ile nefsini tezkiye ve tasfiye edemez.
24/NÛR-21: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun). Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o taktirde (şeytanın adımlarına uyduğu taktirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah'ın yasak ettiklerini) emreder. Ve eğer Allah'ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem'î'dir (en iyi işitendir) Alîm'dir (en iyi bilendir).
4/NİSÂ-49: E lem tere ilellezîne yuzekkûne enfusehum belillâhu yuzekkî men yeşâu ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). Kendi nefslerini temize çıkaranları (tezkiye ettiklerini söyleyenleri) görmedin mi? Hayır (öyle değil). Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder. Ve onlar, hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar (bile) zulüm olunmazlar.
53/NECM-32: Ellezîne yectenibûne kebâirel ismi vel fevâhışe lemem(lememe), inne rabbeke vâsiul magfireh(magfireti), huve a'lemu bikum iz enşeekum minel ardı ve iz entum e cinnetun fî butûni ummehâtikum, fe lâ tuzekkû enfusekum, huve a'lemu bi menittekâ. Onlar ki, küçük günahlar hariç, büyük günahlardan ve fuhuştan içtinap ederler (sakınırlar). Muhakkak ki Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir. O, sizi topraktan yaratmıştı. Ve siz, annelerinizin karnında cenin idiniz. Öyleyse nefslerinizi temize çıkarmayın (nefslerinizi tezkiye ettiğinizi iddia etmeyin). O (Allah), kimin takva sahibi olduğunu daha iyi bilendir.
Allah bu hayatı bizlere nefsimizi ihlâsa ve salaha ulaştırmamız için verdi.
Peygamber Efendimiz s.a.v. “ İhlâsa erenlere ne mutlu. Onlar hidayete ermişlerdir.” Buyurmuşlardır.
İhlâsa ulaşanlara şeytanın bir şey yapması mümkün değildir. Şeytan ihlâsa ulaşanların emrindedir. Şeytanın ihlâsa ulaşmış Allah’ın kulları üzerinde bir sultanlığı yoktur ve hata yaptırarak derecat kaybettirmesi mümkün değildir. Allah ayette bunun garantisini vermektedir.
15/HİCR-39: Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fil ardı ve le ugviyennehum ecmeîn(ecmeîne). (İblis şöyle) dedi: “Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım.
17/İSRÂ-64: Vestefziz menisteta’te minhum bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve recilike ve şârikhum fîl emvâli vel evlâdi vaıdhum, ve mâ yaiduhumuş şeytânu illâ gurûrâ(gurûren). “Ve onlardan güç yetirdiklerini, sesinle aldat. Atlıların ve yayalarınla onları bağırarak yönlendir (cehenneme sevket). Evlâtlarında ve mallarında onlara ortak ol. Ve onlara (yalan şeyler) vaadet.” Şeytanın vaadettikleri gurur (aldatma)dan başka bir şey değildir.
15/HİCR-40: İllâ ıbâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne). Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.
17/İSRÂ-65: İnne ibâdî leyse leke aleyhim sultân(sultânûn), ve kefâ bi rabbike vekîlâ(vekîlen). Muhakkak ki Benim kullarımın üzerinde, senin bir sultanlığın (yaptırım gücün) yoktur. Ve senin Rabbin, vekil olarak kâfidir (yeter).
Siz Allah’ı unutursanız, Allah’ta size nefsinizi ve zikri unutturur. Sonra fasıklardan olursunuz. Bu dünyada şeytan olmasa bile insanlara nefs tezkiyesi yapmadıkları zaman kendi nefsleri helak olmaları için yeterdi.
59/HAŞR-19: Ve lâ tekûnû kellezîne nesûllâhe fe ensâhum enfusehum, ulâike humul fâsikûn(fâsikûne). Allah'ı unutan kimseler gibi olmayın! Böylece (Allah da) onlara, kendi nefslerini unutturdu. İşte onlar, onlar fasık olanlardır.
Şeytan ve tağut, yani insan ve cin şeytanlar sadece nefsinizin vesvese vererek tesir ederler. Yoksa insanlar üzerinde bir yaptırım güçleri yoktur. Ama nefsiyle yaşayan insanlar bu vesveseye kanarak Allah’ı unuturlar ve onun zikrinden yüz çevirirler. O zaman onlar nefslerini hüsrana düşürürler.
58/MUCÂDELE-19: İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbuş şeytân(şeytâni), elâ inne hizbeşşeytâni humul hâsirûn(hâsirûne). Şeytan onları kuşattı. Böylece Allah'ın zikrini onlara unutturdu. İşte onlar, şeytanın taraftarlarıdır. Şeytanın taraftarları, gerçekten hüsranda olanlar, onlar değil mi?
Zikri unutan kişiye Allah şeytanı musallat eder ve şeytan o kişinin yakın arkadaşı olur.
43/ZUHRÛF-36: Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun). Ve kim Rahmân'ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.
Allah razı olsun.